Kulis haber ama ne yalan söyleyeyim görünce çok heyecanlandım.
Koskoca CHP Genel Başkanı’nı kim vurabilirdi ki?
Bu soruyu kendi kendime defaatle sorarak haberin üzerine eğildim ve size de servis etmek istedim, buyurunuz:
‘Özgür Özel, ayağının Manisa'daki evinde kırıldığını ifade etmişti.
Ancak Özgür Özel'in ayağının kırıldığı gün Ankara'da olduğu, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu ile yemek yediği mekândan ayrılırken "açıklanamayan bir sebeple" ayağının kırıldığı iddia edildi.
Kırık nedeniyle Ankara Güven Hastanesi'nde ayağına atel takılan Özgür Özel'in "vurulduğu" iddiası yalanlanırken, bu iddialara neden olan "olay" hakkında CHP kaynaklarının konuşmaktan çekindiği ifade edildi.’
Son zamanlarda CHP fena halde kazan kaynatıyor farkındasınız değil mi?
Genel Başkanlığa gözünü diken ya şov yapıyor kendini parlatıyor ya da altta kalıp mağdur edebiyatı çekiyor.
Mevzuu bahis koltuk geri çevrilemeyecek ve üstüne abanacak kadar albenisi yüksek bir makam mı sahiden?
Neredeyse can alınıp can verilecek!
Öyle ki terörist maşası Selahattin Demirbaş’a selam göndermeye kadar gidiyor bu iş.
Parti reisliği vizesi Kandil’in cücelerine kelam kesmekle mi alınıyor?
Ben buradan öyle görüyorum.
Aksini iddia edip, ‘hayır böyle de olabiliyor’ diyen varsa söylesin onu da bilelim.
Ha bir de parti içinde birbirinin ayağını kaydırmak üzere adım atanlar vardı öyle değil mi?
Doğru, az daha unutuyordum.
Malûm Genel Sekreter ‘Selin Sayek Böke’ den kalma bir miras(!)
Gecenin bir yarısında Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ü apar topar listeye aldıran şanlı kadın!
Şimdi diyeceksiniz ki Mansur Yavaş beyefendi de celallenmiş, ‘Sorumluluk almam gerekirse hiç çekinmeden alırım, ne yapmam gerekirse yaparım’ minvalinde bir açıklamada bulunmuş.
Dostlar, A’dan Z’ye hepsi hikâye.
Mansur Bey’den bir film dönmez.
Tabanın ve çevresinin gazını alabilmek için bu tür açıklamalarda bulunuyor uyanık.
Geride bıraktığımız genel seçim sürecini hatırlayın lütfen.
Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a alenen ‘korkaklar’ demişti.
Tabiri caizse ‘ben sizin önünüzü açtım, engelleri kaldırdım siz ise bir beceriksizin peşine düşüp padişahım çok yaşa dediniz’ demişti. (Söylem teşbihinde hata olmaz, ben böyle algıladım)
E bu lafları kulağına küpe yapan Mansur Yavaş aynı senaryoyu bir daha yaşamak ister mi?
Ben öyle zannediyorum ki mümkün değil istemez.
Bundan mütevellit ‘tutmayın küçük enişteyi’ söylemini uygulama makamına koymak zorunda.
Olayları bu şekilde okumak lazım gelir diye düşünüyorum.
SU VE SEHPA ORTALIĞI AYAĞA KALDIRDI!
Birkaç gün önce İstanbul’da Hacı Bektaş-ı Veli’yi anma programı vardı. Programın organizasyonu İstanbul Büyükşehir Belediyesine aitti.
Programa katılanlar programın kusursuz olduğunu dillendiriyor.
Sade ve amacına hizmet eden bir program olmuş yani.
DEM’lisinin, TİP’lisinin programa dahil olması haricinde bir sıkıntı yok gibi!
Asıl mevzuu protokol sırasının önündeki az sayıdaki sehpa ve su krizi üzerine.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önünde protokol düzenine uygun bir vaziyet alınırken, CHP’ye 13 yıl hizmet etmiş(!) Kılıçdaroğlu’nun önünde bir çöp bile yoktu.
Su ve sehpa yoktu yani.
Vay efendim bu nasıl olurmuş!
Kemal Bey’in önü nasıl boş kalırmış. Allah’ın bir suyu bile reva görülmemiş.
Bazen öyle üzülüyorum ki inanın uykusuz kaldığım geceler bile oluyor.
Sebebi belli değil mi?
Şu durumlardan bile nemalanmaya çalışan, ekmek çıksa diye el avuç ovalayan insanların muhalefet yetkilisi olup ülkedeki majör sorunlara yönelik çözüm önerilerinin fikir babası olma ihtimali ve olamaması durumu beni adeta yaralıyor.
Sizce ne yapabilirim?
Beklentiye girmemeliyim değil mi?
Az beklenti, çok huzur.
Hatta sıfır beklenti, ziyadesiyle huzur.
Selâmetle…