Çocukluğumda Bayram telaşesi rahmetli babamın işinden (Toptan Bakkaliye) dolayı aylar öncesinden başlardı. İstanbul’a ekmek kadayıfı; Konya’ya özel lokum/akide şekeri siparişlerinin verilmesi önemliydi. İstanbul kökenli fantezi şeker üretiminin en gözde ürünü halk arasında Türk Sinemasının Sultanının göbeğiyle anılan şekerdi. Çikolatin çok daha sonra girmişti piyasaya, onda da en önemli tercih kriteri kiloda en çok adet içeren küçük kalıplı olanlardı. Çocukluğumun, ilk gençliğimin rahmetli teyzem ve kuzenlerle yapılan sahurları; bir Ramazan boyu en az on beş kez misafir edilen veya iftarda buluşulan çoğu rahmetli akrabalarla iftarlar, evde kalabalık kılınan teravih namazları… Arefe günü yapılan kabristan ziyaretleri, bayram namazından sonra cami hocası, müezzini ve mahalleliyle bayramlaşma telaşı… Ailelerin de büyüme, gelişme, duraklama, gerileme dönemleri oluyor maalesef. Büyüme ve gelişme dönemlerinde dost ve ahbaplarla dolup taşan bayram ziyaretçileri duraklama ve gerileme döneminde çok seyrekleşiveriyor. Rahmetli babamın vefatından sonra bırakmayan akraba da oldu Allah razı olsun ama bayram ziyaretçisi beklenen günler de. Rahmetli babam ve rahmetli annem yaşamlarını güzel yaşadılar şükür ki ama Allah kimselere vermesin peş peşe iki evlât kaybı gönüllerinden hiç düşmeyen acılar oldu. Annem babamdan sonra altı yıl yaşadı bir bölümü hastalıkla uğraşarak ama kendini yatağa mahkum etti. Bulduğum fizyoterapiste “evladım sen oğlum istediği için geliyorsun ama benim ayağa kalkmaya niyetim yok, ayaklarımı ovalayıp git” sözü aslında yaşamdan kopuşun da ifadesiydi. Rahmetli babamın zamanında karşı daireye iki bastonla yemek götürmeye çalışırken elinden almak istediğimizde “bu benim kadınlık görevim” diye reddeden annem için ayağa kalkmaya neden kalmamıştı maalesef. Öyle ki babamın son bayramında bir araya getirebildiğim torunlar ve eşleri dahil kalabalık babamı mutlu etmişken rahmetli babamdan sonra anneme benzer organizasyon hiç zevk vermemişti. Benzer tablo rahmetli kayınvalidemden sonra on iki yıl daha yaşayan rahmetli kayınpederimde de olmuştu “yaşamak ama sanki boşlukta ve öylesine”…
Belki de artık yaşım gereği eski zamanları özlüyorum. Tabii yaşam geçerken iz de bırakıp geçiyor. Eski zamanları özlerken hayat muhasebesi de yapıyoruz. Bugün ilgisiz ellerdeki Ankara Pazarı hüznüm oluveriyor. Rahmetlilerin yaşam kalitelerini yaşlılıklarında koruyamamak da öyle. Aile birlikteliğini anne ve babamdan sonra tüm çabama rağmen sürdürememek de bir diğer hüzün nedenim. Ahirete intikâl etmiş tüm büyüklerimi rahmetle anıyorum.
Hayat yaşanacak. Bir arada geçen yıllar güzel anılar olarak kalacak. Geçmişe takılıp kalmamak gerek. Bir bayram daha geliyor. Değerlendirilmeli. Nacizane, aile büyükleriniz sağ iseler şükredin ve koşun. Akrabaların kalabalıklığı gururunuz olsun, küsseniz, kırgınsanız unutun, kimin kime koştuğu önemli değil kucaklaşın. Evlâtlarınız bayram coşkusu ve birlikteliğini yaşasın.
19 Mayıs 2019 Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında siyasi parti liderlerimizin verdikleri birlik beraberlik fotoğrafı tablosu ülkemiz siyasi tarihinde çok sık tekrarlanan tablo değil. Yıllar boyu siyasilerimiz bir araya gelecek mi, geldiklerinde birbirlerinin yüzlerine bakacak mı, ellerini sıkacak mı, gülümseyecek mi heyecanı yaşadık. Bir ara Mesut Yılmaz’ın deyişiydi kotları çekip Deniz Baykal ile pikniğe gitmek ve tabii asla gerçekleşmedi. Siyasetçilerimizin verdiği birlik beraberlik fotoğrafları da bir diğer özlemim. Zirvedeki bu fotoğraflar memleketimde ılıman rüzgarlar estiriyor bence.
Bayramınız kutlu olsun. Ailemize, memleketimize, İslâm alemine ve tüm dünyaya güzelliklere, barışa, huzura vesile olsun. Sağlıklı, mutlu, bereketli, bir arada kutlanan nice bayramlar yaşamamızı diliyorum. Sevgi ve saygı ile.