Söz kurşun gibidir. Ağızdan düştüğünde, o söz üzerine elli ayrı cümle kursanız da geri dönüşü oldukça zor olur. Zaman zaman bizler de yaşıyoruz.
Bazen çevremizin gazına geliriz, bazen de o an ki psikolojimiz bizi anlık reflekslere sürükler.
Sonra kıvranır durur insan. Bu gibi durumlarda en doğrusu akil bir danışmana sormaktır. Yoksa silah ateşlendikten sonra geri dönüş zor.
Yazı yazan biri olarak bu gerçekleri çok iyi biliriz lakin bizler de bazen bu yanlışları yapabiliriz.
Selçuk Öztürk tam 10 yıldır Konya Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyor. Geçmişte hakkında bazı yazılar kaleme aldım.
Ahmet Davutoğlu Hoca döneminde AK Parti MKYK’sında görev almıştı. Eğer Hoca AK Parti’de devam etseydi, adı Tahir Akyürek sonrasının Konya Büyükşehir Belediye Başkanı olarak dillendiriliyordu.
O dönem şehirde Davutoğlu Hoca ile birlikte hareket ettiği/edeceği konuşulsa da Selçuk Bey, parti kuruluş aşamasında adının bu oluşumla anılmasına izin vermedi.
Uzun süre belki de bu dedikoduların kulağına sık gelmesi nedeniyle kendini kamuoyundan geri çekti. Ekonomi verileri ve özel gün/olaylar dışında kamuoyuna sivri açıklamalar yapmaktan kaçındı.
Tanıdığım kadarıyla; insani yapısı olgun, sertlikten yana olmayan yapıcı eleştirilerle ilgilenen çözüm odaklı biridir.
Geçen akşam yaptığı paylaşım beni kısa süreli de olsa şaşırttı. Bu tür açıklamalara altın madeni değeri veren malum medya Öztürk’ün cümlelerini anında haberleştirdi. Zira ifade şekli biraz tehdit kokuyordu:
‘İçişleri Bakanlığı genelgesiyle kapalı kalacak sektörlerimizde üyelerimizin ayakta kalması imkânsız hale geldi. Ya işletmelerimizi, dükkânlarımızı tamamen açalım işimize bakalım ya da Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nde alınacak destek kararları ile önümüzü görelim.’
İlk görüşte ifade edilmek istenenin tam olarak anlatılamadığı intibasına kapıldım. Zira ilerleyen saatlerde bu hissim güçlendi. Çünkü Selçuk Bey ardı ardına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür eden iki ayrı paylaşım yaptı.
Şaşırdım dedim ya hani, şaşkınlığımın sebebi son dönemde (özellikle pandemi sürecinde) Konya’nın ihracatta rekor üstüne rekor kırdığını şehre ilk duyuran isim yine Selçuk Öztürk’tü. Defalarca onun ağzından bu rekorları gazetemizde manşet yaptık. Üyelerinin büyük çoğunluğu salgın döneminde cirolarını artırırken elbet bazı üyeleri sıkıntıya düşmüştü.
Sayın Öztürk’ün paylaşımının altında bir dönem Abdullah Gül ile anılan Hukukçu Latif Cem Baran'ın yazdığı cümleler manidardı:
‘Cumhurbaşkanı @RTErdogan’ı böyle açıklamalarla töhmet altında bırakmak yerine, @TOBBiletisim‘in mevduatta ki parasıyla, esnaflara defalarca destek olunabilirdi. Toplanan aidatlar, yurtdışı fuar gezileri dışında da bir işe yaramalı...’
Sayın Baran aslında çok önemli bir adres gösteriyordu.
DİLİMDE TÜY BİTSE DE…
Bu köşenin müdavimleri hatırlayacaktır. Salgının ilk aylarından itibaren defalarca; bu dönemde sıkı çalışan iyi kâr eden sektörlerin zor durumda kalanlara yardımcı olması gerektiğini yazdım. Bununla ilgili STK’lar başta olmak üzere önemli bir mekanizma kurulabileceğini söyledim. Hem dini hem de örfi olarak çokça örnek verdim.
Bazı isimler ön ayak olunması halinde verimli bir iş çıkacağını belirten geri dönüşler yaptı. Lakin o ön ayak olacak ilgili kurumu bulamadık.
Bakın ABD’de Avrupa’da bazı devletler belirli bir meblağın üzerinde serveti olanlardan vergi almaya başladı. Bizim devletimiz böyle bir şey yapmadan zaruri kılmadan adım atsak olmaz mı?
Salgın bize yardımlaşmanın önemini gösterdi. Bu mekanizmayı kurabilirsek Konya bu süreçte örnek şehir olur. Devlet imkânları ölçüsünde yardım yapmaya devam ediyor. Sanayiciler bu işin içine girerse renk değişir.