28 HAZİRAN 2014 tarihinde Resmi Gazete’ de 6545 Sayılı TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN yayınlandı. Kanun, 18 HAZİRAN 2014' te TBMM' de kabul edilmişti.
Yargı sistemi içinde yer alanlar bu kanunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlardı. Hukuk nosyonuna sahip olanlar, kanunu incelerken “sulh ceza hakimliği” kavramını gördüklerinde bu düzenlemenin gündeme damga vuracak nitelikte olduğunun da farkına varmışlardır.
Evet, artık hayatımızda etkisini hissettirecek bir kanunumuz daha oldu.
Birkaç cümle ile bu kanunun asıl öneminin nereden geldiğini izah etmeye çalışalım.
Yolunuz adliyeye düşerse, sulh ceza mahkemelerini aramayın. Bu mahkemeler kaldırıldı. Bu mahkemelerde görülmekte olan davalarınız asliye ceza mahkemelerine devrediliyor.
Hayatımıza yeni giren “sulh ceza hakimliği” kavramını da unutmayın. Abartılı bulmayın ama bu kavrama neredeyse her gün televizyonlarda, gazetelerde ve kendi aramızdaki tartışmalarda rastlayacağız.
Çok mu iddialı buldunuz bu düşünceyi? İşte gerekçemiz:
Artık ceza soruşturmalarında alınması gerekli olan gözaltı, yakalama, arama, tedbir ve en önemlisi de tutuklama gibi güvenlik tedbirleri konusunda karar verecek ve bu kararlara yapılan itirazları inceleyecek merci Sulh Ceza Hakimlikleri. Yine daha önce Ağır Ceza Mahkemesi heyetlerinin yetkisinde olan Cumhuriyet Savcılıkları tarafından verilen takipsizlik kararlarına yapılan itirazları da yeni kurulan Sulh Ceza Hakimlikleri karara bağlayacak.
Konuyu uzmanına danıştık. Yorumu şu şekilde:
Bu düzenlemenin tüm etkilerini iki gün önce yapılan 22 TEMMUZ OPERASYONU’nda hep birlikte göreceğiz. Paralel yapının emniyet ayağına karşı başlatılan kovuşturmada Sulh Ceza Hakimlikleri görev ve yetkilerini test edecekler. İddianameler hazırlanıp davaların görülmeye başlayacağı güne kadar o meşhur ağır ceza mahkemeleri devre dışı kaldılar. Bu sistem ile Sulh Ceza Hakimlikleri, ceza soruşturmaları üzerinde mutlak bir otorite haline geldi. Kullandığım kelimelerden ve benzetmelerden yola çıkarak “hukuk ayaklar altında” veya “hukuk hükümetin emrinde” gibi benzetmeler yapmanızı istemem. Bu yasal düzenlemenin teorisinde hukuka aykırı hiçbir nokta yok. Pratiğini de birlikte göreceğiz. Yabancı olduğumuz bu kavrama alışacağız.
Paralel yapı, bu merciyi hedef alacaktır. İtibarsızlaştırmaya yönelik aşağılayıcı tanımlama ve nitelendirmelerde bulunacaktır. Yadırgamıyorum. Bu mercinin yetkilerinin, özel yetkili mahkemelerden aşağı kalır tarafı olmadığı iddia edilecektir. Abartılı bir iddia.
Adana’ da MİT’ in tırlarına operasyon yapanların tutuklanmaları – tutuklanamamaları sürecini hatırlayın. Sulh ceza mahkemesinin tutuklama kararları ağır ceza mahkemelerince içi doldurulamayan gerekçelerle kaldırılmıştı. Bu yasal düzenlemeden önceki sistemde, adliyelerde kurulan paralel kumpas devreye giriyordu. Paralel yapının adliyelerde kurduğu sistemin by-pass edilebilmesi, hukuk hayatımıza giren Sulh Ceza Hakimlikleri mümkün olacaktır. Bu kanundan önce soruşturmaya sekte vurmak için hazır bekleyenlerin keyfiliği son bulmuştur. Hukukun tecelli etmesini engellemek adına her an gövdesini ortaya koymaya adeta yemin etmiş, yasal mevzuatı uygulamanın sınırlarını belirleyen “abi” lerine biat etmiş hakimlerin hareket alanı kısıtlanmıştır; son bulması yakındır.
Tüm bu tespitlerin yerinde olup olmadığını ilerleyen günlerde göreceğiz. Ama anlaşılan düzenleme daha çok tartışılacak.
Gönlümüz mutlak adaletten yana olsa da dileğimiz en azından hukukun tecelli ettiği mahkeme kararlarını görmektir. Bekleyeceğiz, göreceğiz.