PASİF SAVAŞ YERİNE AKTİF KABUL

Prof. Dr. Mehmet Fidan

Sorunlarımıza bütüncül bakmadığımız takdirde sorunlar da tam çözülemez. Hakikati bütünüyle kavrayamadığımız zaman çözüm önerileri de fayda sağlamaz ya da kısmi bir fayda sağlar. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak iyilik hali olarak tanımlamaktadır.

  Bakış açımızı olaylara yönlendirmekteyiz hâlbuki algılar ön planda olmalıdır. Düşünceleri kontrol edemeyince korkularımıza farklı bir şekilde çözmeye çalışmaktayız. Üzülmeyi çok erken mutluluğu erteleme sürecine zihnimizde koymaktayız. Uçlarda olmayı tercih ediyoruz. Kötüye odaklanıyoruz iyilik duygusunu kaybeder oluyoruz.

  Endişe, kaygı ve korku geleceğe yöneliktir. Şimdiye odaklandığımız zaman bu duyguların etkisi azalacaktır. Gelişmiş toplumlarda en bilinen yaşam sloganı “Yüreğinin götürdüğü yere git!” biz de ise “Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak!” şeklindedir. Hâlbuki insanlara bilgi ezberletmenin adı propagandadır. İnsanlara hayal güçlerinin büyülemenin adı eğitimdir. Eğitimin her aşamasında bireylere, değerli olduğunu hissettirmek, onu birey olarak kabul etmek, bireye kocaman bir sarılmayla ve görevlerimizi tutkuyla yaparak eğitimi temel almalıyız.

  Acı ve zorlanmalarda zaten birey kendine yönelir. Kendine odaklanması artar. Bu durumda da kabullenmek ve anı yaşamak gerekir. Kendi bedeninin farkındalığı ne kadar aslında önemlidir. Nefesi hatırlayın! Ne kadar kıymetli ve pahalı bir değermiş, farkında bile olamamışız. Her nefes iki şükür ister çünkü alırken canını sana bahşeder verirken de ruhunu üfler. Beden bu andadır ve böyle kalmak ister.

  Bir şeylere iyi bakmak ve iyilik yapmak bir tercihtir. Her şerde bir hayır vardır derken ne güzel bir terapi var ama anlaşılmak kadar anlamakta iletişimin temel kaidesidir.

  Stres diye hayatımızın başucuna koyduğumuz unsur hâlbuki her canlıda vardır. Ama canlılar arasında tek insan zihinsel stres yaşamaktadır. Geçmişteki tecrübeler ve gelecekten hayaller şimdiye konsantrasyon yapmalı bizleri ki, kabul etmeyi daha güzel idrak etmiş oluruz. Duygusal istikrar yakalamalıyız. Bunun içinde niyet etmeliyiz.  Niyet etmek ücretsizdir, masrafsızdır ve iştah açar. Hazzı ertelemek veya disipline almak gerekir. Kendine hâkim olmak gerekir. Kendimize iyilik yapmaktan kaçarken, başkalarını suçlayarak ömrümüzüm tüketiyoruz ama kendimizi geliştirmek için parmağımızı oynatmıyoruz. Tembellik denilen bu davranışlar, aslında sevgi kaynağı ile aramıza giren kalıplarla ışığımızı keser, bizi nefsin karanlıklarında bırakır.

   Bu durumla savaşma yerine kabul etme direnciyle, aslında sevgi ve saygı kanalımızı geliştirmiş oluruz. Aksi bir durum ise sevgi konusunda başarısızlık sevememe halidir. İnandığımız değerlere ters hareket edemeyiz. Ruhla kalbin arasına girip ruhla ilişkisini kesersek kalp sıkıntıya düşer. İşte nefsin doymaması bu sırdandır. Nefsin kalıplarının sınırı yoktur. Mesela “Para güvenli alandır” kalıbı vardır “Şu kadar para yeter” kalıbı yoktur. Dolayısıyla nefis sürekli artmasını ister. Nefis insanı bir kere avucuna aldı mı kurtuluş zordur. Fakat mümkündür yeter ki bu özgürlüğe talip olalım!

  Ramazan ayının fazileti ve bereketinden istifade ederken kendimizle baş başa kaldığımızda bu soruları cevapsız bırakmayalım. İç dünyamızı temizleyelim dış dünyamızın sahte yüzüyle nereye kadar ilerleyebiliriz veya rahatlayabiliriz. Kendini odunlukta karton kutularda unutulmuş kitaplar gibi hissetmek çok kötüdür. Kendisine güvenen, değer veren insan ileride her yere değer katar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.