Peygamberin son beş günü/2

Yusuf Alpaslan Özdemir

Tahsin Yücel’in gerek yayınlandığı dönemde, gerekse sonrasında büyük yankı uyandıran romanı ‘Peygamberin Son Beş Günü’ hakkındaki değerlendirmemi bugün nihayete erdiriyorum.

Feride’yi Nişantaşı’nda birlikte yaşadıkları zengin ve yaşlı adamla bırakmıştık. Feride hamile olduğunu öğrenir ama adamın işleri bozulmaya başlamış, para da suyunu çekmiştir. Doğacak çocuğa rağmen adamdan ayrılır, çocuğu da doğurur. İlerleyen zamanlarda Amerikalı bir zenciyle tanışan Feride onunla Amerika’ya gitmeye ve orada yaşamaya karar verir. Fakat ortada bir sorun vardır. Zenci, artık üç buçuk yaşındaki çocuğu yanlarında istemez. Feride de tereddüt etmeden babasına, yani Peygamber’e bırakır ve ardına bile bakmadan Amerika’ya gider. Aceleden, çocuğun adını bile babasına söylememiştir. Peygamber, ‘Nazım ‘adını verir torununa.

Entrika entrika üstüne gelir… Arkadaşı Fehmi’nin eski karısı Zarife, Peygamber’in yeni sevgilisi olmuştur, Nazım’a birlikte bakarlar. Bir süre sonra Zarife’nin ölümü Rahmi Sönmez’i sarsar. Yakın arkadaşlarından Mujik Necmi’nin trajik ölümü de hemen arkasından gelir. Necmi’nin mezar taşında yazan ifadeler Marksist ve sosyalist dünyanın dine yaklaşımına örnektir; “O mükemmel bir kafa mükemmel bir yürek. Yumruklarıyla erkek, gözleriyle çocuktu. Hudutsuz ve Allah’sız bir baştı o. Yoldaştı o…”

Nitekim Peygamber de devrime hizmet için ozanlıktan incelemeciliğe geçecek, devrimci kimliklerinden dolayı hapse düşenlerin analizini yapacak ve istatistiklerini tutacaktır. Ne de olsa onlara göre onurlu bir yaşam sürmenin madolyonu hapse girmek, polisle çatışmaktır. Romanda kapitalin parçası diye köprülerden geçmekten imtina etme gibi ilginç anekdotlar oldukça mizahi. Hasılı velkelam Tahsin Yücel roman boyunca devrimcilerle dalgasını geçmeye devam eder.

Bu arada genç Nazım da suç işlemeye başlar, polis takibine girer. Peygambere göre dünyada işlerin bozulma sebebi Marx’ı terk edilmiş olmasıdır; Nazım’a göreyse büyükbabasının hayatı koca bir palavradan ibarettir. İlk bölüm Nazım’ın polis tarafından yakalanması ve tutuklanmasıyla son bulur.

Romanla aynı adı taşıyan ikinci bölümde kişiler kadrosu azalır, vaka tek boyutlu ilerlemeye başlar. Kadroya eklenen Meryem adlı bir hayat kadını dışında romanın başında etkin bir role sahipken sonrasında pek ortalarda görünmeyen Fehmi de romanın sonlarında ortaya çıkacaktır, değişmiş statüsü ve tavan yapan kudreti/çevresiyle.

Peygamber, romanın kalan kısmında torunu Nazım’ı bulmaya çalışacak, her yerde onu arayacak, polisle bile tartışmalara girmekten çekinmeyecektir. Buralarda rüyalar, hayaller, gerçekler karışmış vaziyette, iç içedir. Sefil vaziyetteki Peygamber’in düştüğü durumlar okura önceki bölümleri film şeridi gibi hatırlatır ve hüzünlendirir. Tahsin Yücel’in romanına bu beş günlük yoğun arayış sürecini çağrıştıran bir isim vermesi, bu bölümün ne derece özenle yazıldığının ve önemsendiğinin delili. Finaldeki ölümler ise devrimciliğin ölümünü çağrıştır.

&&&

Tahsin Yücel ‘Peygamberin Son Beş Günü’nde ciddi gerçekleri ironi ve mizahı kaynaştırarak başarılı bir sentezle ortaya koyuyor. Mesajlarını dikte etmeden, baskı kurmadan etkili bir şekilde vermeyi başarıyor. Başta da vurguladığım gibi solun kendi içinden eleştirilmesi pek görünen bir durum değil; Tahsin Yücel bu minvalde etkili bir adım atıyor, söylediklerinin karşılık bulup bulmadığını günümüzü dikkate alarak okurun takdirine bırakıyorum.

Romanın can sıkıcı yönü Tahsin Yücel’in kelime seçimleri, dile tutucu ve tutmamış bir pencereden bakmada inat etmesi. Mustafa Kemal hatasını anladı, vazgeçti; Tahsin Yücel direndi hayatı boyunca. ‘Peygamberin Son Beş Günü’nde; “eyrişim, tinsel, us, oluntu, özdekçi, devini vd.” gibi kelime, kavram ve tamlama kullanımı rahatsız edici düzeyde. Söz konusu çevrenin bayraktar kelimelerinden ‘kenter’ de sıkça tekrarlanıyor.

Tahsin Yücel’in ‘Peygamberin Son Beş Günü’nü her iki kesim de dikkatle okumalı: bir taraf sol çevreleri ve takıntılarını daha iyi tanımak, anlamak ve unutmamak adına, sol da kendi muhasebesini ve özeleştirisini yapmak için …

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.