Güftesi Ayhan İlter’e, bestesi İrfan Özbakır’a ait olan, “Pişman olurda bir gün dönersen bana geri” adlı Hüzzam şarkının ilk iki beyti;
“Pişman olurda bir gün dönersen bana geri / Gönül kapım açıktır çalmadan gir içeri.” diye başlıyordu.
İnsan bu hayattan kopuncaya kadar kapanmayan o gönül kapıları, pişman olanlar için sürekli açık olsa da, pişman olmayanlar ve olmayı düşünmeyenler o kapıya gelmemek gibi bir yanlışlığı sürdürmekten geri durmuyorlar.
Sonrası keşke diye başlayan bir kucak dolusu pişmanlık cümlesi!
Çok pişmanım diyen ağlasa da, sızlasa da fark eder mi?
Pişman olmak keşke insanların o pişmanlık anı yaşandığının hemen akabinde yaşanabilseydi.
Ancak, pişman olmayı, neden pişman oluyorum ki diye kurmaya başlayanlar, takmaya başlayanlar, hatayı daima karşısındakilere yükleme kolaycılığına kaçanlar için pişman olmak, çok uzun yıllar sonrasına kalmamalı, unutulmamalı…
Mahşere kalan pişmanlığın, ölüm döşeğinde muhatabı artık olmayan pişmanlıkların kime ne faydası oldu ki bugüne kadar.
Çok pişmanım diye başlayan o kadar çok hatıra ve olayla karşılaştık ki, hangi birini anlatsak hangi birini söylesek.
Pişman olmanın karşısına kale duvarı gibi dikilen egolar, gururlar ve kibirler, burnu sürtülmeden, hatta iş işten geçmeden pişman olmayı aklının ucundan dahi geçirmez.
*****
Pişman olmak oldukça hoş bir erdemdir. Hele o pişmanlık sıcağı sıcağına bir geri dönüşle tatlıya bağlanmışsa…İnsanlar öyle bir dönüş bekliyorken yapılmışsa…
Çünkü, pişman olanın kalbi yumuşamıştır.
Yaptığı yanlışlığın farkına varmıştır.
Yanlıştan dönmesini bilmiştir.
Pişman olan yuvasını kurtarmıştır!
Pişman olan işini gücünü kurtarmıştır!
Pişman olan dostluğunu, arkadaşlığını kurtarmıştır!
Pişman olan sevdiklerinin ve anasının-babasının gönlünü almıştır!
Pişman olan, bazen bir şehri, bazen bir ülkeyi kurtarmıştır!
Özür dilemek, ben şurada yanlış yaptım demek insanı küçültmez, bilakis yüceltir.
Ne demek pişman olmak diye başlayan o çok bilmişler, allemeler bugüne kadar kimleri yanıltmadı ki…
Kimleri halkın gözünden düşürmedi ki…
Kimleri halkından kendi insanından, sevenlerinden koparmadı ki…
*****
Pişman olduktan hemen sonra geri dönmek, geri adım atmak, pişmanlık gözyaşları dökmek farklı farklı bakış açıları olsa da, bir yerde insanın, hatasını anlamasıdır.
Yanlışından geri dönmesidir.
Herkes pişman olabilir mi?
Keşke olabilseydi!
Gurur ve kibrinden taviz vermeyenler için,
Dünya onların etrafında dönüyor fikrine kapılanlar için,
Bu şekilde inananlar ve inandırılanlar için,
Pişmanlık acizliktir, zayıflıktır.
Nafile bir çabadır.
Ne münasebet pişman oluyormuşum, pişmanlık o kadar ucuz değil, benim gibi bir insan pişman olacak öyle mi, diye başlayan yaklaşımlar, pişmanlığı yıllar sonrası yapılan vicdani muhasebelere kadar öteler. Öteler amma, iş işten geçer!
****
Kalp kırıyoruz pişman değiliz!
Hakaret ediyoruz pişman değiliz!
Yalan söylüyoruz pişman değiliz.
İnsanları kandırıyoruz, aldatıyoruz pişman değiliz.
Sözümüzde durmuyoruz pişman değiliz
Kendimizce hak gördüğümüz ne varsa yapıyor, kırıyor, döküyoruz, ancak pişman olmak aklımızın ucundan dahi geçmiyor.
Bize bir haller olduğu kesin!
Değilse kimyamız bu kadar bozulmazdı…
Kantarın topuzunu bu denli kaçırmazdık!
Şakülümüz bu kadar kaymazdı!
Pişmanlıklarla barışmak diye bir yaklaşım var.
Pişmanlıklarımızla barışmanın neresindeyiz diye sorsak, var mı doğru-düzgün bir cevabı olan?
*****
O halde soralım? Hayatınız da hiç pişman oldunuz mu? Pişmanlıklarınızla hiç yüzleşmeyi denediniz mi?
Ortalık, hayatımda pişman olacağım hiçbir şey yok diyen yalancılardan geçilmiyor!
Ne yani, hiç mi kalp kırmadılar?
Hiç mi kazı koz anlamadılar?
Eskiler, pişmanlık lafı geçtiğinde, evet derlerdi çok pişman, nadim oldu. Nadim oldu da geldi af diledi, özür diledi.
Sonra “Nedamet” getirdi denirdi. Nedamet de, pişmanlık duymanın bir başka ifadesiydi.
Neticede geliyoruz, son pişmanlık fayda etmez sözüne… “Bad'el harâb'ül basra” yani Basra harap olduktan sonra kısmına…
Hz. Peygamber, “Pişmanlık tevbedir” buyuruyor. Bizler ise pişmanım dememek için, pişmanlık duymamak için beyhude çırpınıp duruyoruz!