Güvenlik kültürü yerleşmemiş güzel ülkemde tüm yasal düzenlemelere karşın çalışanların sağlıklı çalışmaları ve çalışırken sağlıklarının bozulmaması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının engellenmesi konularında maalesef atmamız gereken daha çok adım var. Sadece iş yaşamında değil elbette günlük yaşamda da güvenlikten çok uzağız.
Kentsel dönüşümde; bir kentte var olan çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak, kentin sorunlu olan bölgelerini iyileştirmek, orada barınan halkın yaşam koşullarını geliştirmek ve bölgenin şehre adapte olmasını sağlamak amaçlanmaktadır. Elbette hızla büyüyen, gelişen Konya da kentsel dönüşümün gündemde olduğu güzel memleketim. Ancak kentsel dönüşüm yapılırken sağlıklı yapılmalı. Hukuksal konular, iyi planlamalar, güzel ve çevreye duyarlı yapılar değil kastettiğim. Kentsel dönüşümün yıkım aşamasında ortaya çıkabilecek sağlık risklerini paylaşmak istiyorum.
Bizde bazen bir devlet büyüğü de yıkım için iş makinesinin kontağını çevirebilir kameralar önünde. Bunu devlet yöneticilerinin halk için kendini feda etmesi olarak da düşünebilirsiniz. Eski binaların yenilenmesi, bakım-onarımı, restorasyonu veya yıkım işleri çok risklidir çünkü. Günümüzde kullanımı yasaklanmış olan, kanser yaptığı bilinen asbestin birçok farklı endüstride olduğu gibi inşaat sektöründe de 1980’lerde başta yer ve tavan kaplaması, çatı malzemesi, çimento katkısı, kalorifer sistem ve kazanları, derzler, boru ve contalarda yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Eski binaların kontrolsüz yıkımı ile asbest liflerinin havada serbest hale gelme ve atmosfere yayılması sadece yıkım işinde çalışacakları değil başta yıkım bölgesinde yaşayanlar olmak üzere tüm toplumu riske eden halk sağlığı sorunudur. Bir diğer sorun inşaat atıklarının tehlikeleridir. Beton, çakıl, ahşap, plastikler, cam, çatı malzemeleri, seramik, aydınlatma armatürleri, floresan lambalar, tesisat armatürleri, yalıtım malzemeleri, borular gibi birçok atık maddesi hem asbest, hem kurşun yönlerinden ciddi risk unsurudurlar. Toz, gürültü, kimyasal gaz da toplum sağlığını olumsuz etkileme potansiyeline sahiptirler. Unutmayın solunumla vücudumuza giren asbestin kanser yapabilme süresi 10-40 yıldır.
Belediyelerimizin dönüşümde yaptıkları öncü çalışmaları hem yıkım hem de atıkların bertarafı aşamalarında da sürdürmeleri, etkin denetim mekanizmaları oluşturmaları böylece çalışanların ve toplumun sağlığını koruma sorumluluklarını yerine getirmeleri yasal olarak da zorunludur. Eski binalardaki çalışmalar öncesinde; Risk değerlendirmeleri yapılarak numunelerdeki asbest miktarı tespit edilmelidir. Bölgedeki Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirimde bulunulmalıdır. Çalışma alanındaki tozun çalışma alanı dışına yayılması toz biriktirmesi, ıslak çalışma gibi yöntemlerle kaynağında önlenmelidir. Asbest içeren alanlar uyarı işaretleriyle belirlenmeli, bu alanlarda görev yapacaklar gerekli kişisel koruyucu donanımları kullanmalıdır. Atıklar etiketlenmeli, tehlikeli madde bertarafı ve geri dönüşümü için yetkili firmalarca yasal düzenlemelere uygun şekilde hızla ortadan kaldırılmalı ve düzenli depolama alanlarına götürülmelidir. Atmosfer, yeraltı suları ve toprağın kirletilmemesi şarttır. Elbette tüm çalışmalarda çalışanların iş sağlığı ve güvenliği sağlanmalı, asbest içeren alanlarda gerekli eğitimleri almış kişiler çalıştırılmalıdır.
Kentleri modernleştiren, çevreye duyarlı ve sağlıklı yaşam alanları oluşturmayı hedefleyen çalışmalar yapılırken çalışanlar ve toplum sağlığı kuşkusuz riske atılmamalıdır. Bu konularda gelişme sağlamanın en önemli yolu Belediyelerimizin ve ilgili kurumların planlama, izin verme, kontrol ve denetimlerdeki özen ve hassasiyetiyle sağlanabilir. Saygıyla