Türkiye 2013 yılında 8.1 milyon ton plastik üretimi yapmıştır. Bu rakam ülkemizi AB’de Almanya’dan sonra ikinciliğe, dünyada ise 7.liğe taşımaktadır. Ancak dikkat çekilmesi gereken konu üretim olarak ciddi rakamlara rağmen dış ticaret hacminde 2012 için 3,3 milyar dolarlık doğrudan ihracat gerçekleştirmiştir. Oysa Fransa 5 milyon ton üretim yaparak 6,2 milyar dolarlık doğrudan ihracat yapmıştır. Ülkemizin plastikte yeterince katma değer sağlamayan ürünlerden ziyade yüksek katma değerli ürünlere yönelme zorunluluğu bulunmaktadır.
Plastik sektöründe TOBB kayıtlarına göre 14.000 den fazla firma faaliyet göstermektedir. Ancak bunların % 99’u KOBİ düzeyindedir ki bu da sektörün önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sektör 2013 yılında bir önceki yıla göre üretimini %13 artırmış ve yaklaşık 250.000 insana istihdam sağlamıştır. 2003-2013 yılları arasında toplam 6,4 milyar dolarlık yatırım yapan sektörün ne yazık ki makine ve teçhizat noktasında % 80 ithale bağlılığı bulunmaktadır.
Buna paralel olarak hammadde noktasında dışa bağımlılık % 88 oranındadır. Sektör gerek ekonomiye gerekse ihracatçı sektörlere bu denli katkıda bulunurken teşviklerden yeterince yararlanamamaktadır. Bu durum sektörü dış ticaret açığı oluşturan bir sektör haline getirmiştir. Birçok hammadde kaleminde ülkemiz henüz üretim yapmamaktadır. Türkiye’nin acilen rafineri ve petrokimya tesislerini önceliğine alması gerektiğine inanıyorum. 10 yıl öncesine göre aktör olmayan üreticiler bu gün sektörde dünyayı yönlendirmektedirler.
Çin tüm dünya üretiminin % 25’ini kendi başına karşılamaktadır. Buna ABD’yi eklersek tüm dünya plastik üretiminin % 40’ı iki ülke tarafından karşılanmaktadır. Dünya pazarında yerimizi korumak ve yukarılara taşımak istiyorsak mutlaka dışa bağımlı hammadde probleminden kurtulmamız gerekmektedir. Ayrıca katma değeri yüksek ürünlerin teşvik edilmesi bir devlet politikası olmalıdır. Sektörün % 24’ü inşaat malzemeleri % 22’si ise ambalaj malzemelerinden oluşmaktadır.
Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların % 92’si 12 ilde bulunmaktadır. 2010 yılında Konya plastik sektöründe 4. büyük üretim üssü iken teşvik kapsamına girememesi ve dış ticaret pazarlarını çeşitlendirememesi sebebiyle 2013 yılı sonunda 6.lığa gerilemiştir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına plastik tüketimi dikkate alındığında ülkemizde hâlâ ciddi bir potansiyel mevcuttur. Ancak belirttiğim gibi mutlaka hammaddede dışa bağımlılık azaltılmalı sermaye yeterliliği olmayan küçük işletmeler birleşmeli yüksek katma değerli ürünler için devlet firmaları teşvik etmelidir.
Özellikle navlun giderlerinin ciddi maliyetleri dikkate alındığında ambalaj sektörü için lokal bazda faaliyet göstermek daha rasyoneldir. Bu bakımdan plastik sektörü her bölgede en az 1 ilde desteklenmelidir. 2023 yılı ihracat vizyonunda plastik sektörü olarak 20 milyar dolara yakın bir ihracat hedeflenmektedir. Bu hedefin tutturulması için sektöre ait belirttiğimiz sorunlar çözüme kavuşmalıdır.