Son günlerde herkes bu iki maddeyi konuşuyor: Buğday ve Ekmek. Sebep Ukrayna-Rus savaşı. Maşallah insanımız neler de biliyor, neler de uyduruyorlar, tamamı yüksek zekâ ürünü.
Yok, Dünyanın en bereketli topraklarına sahipmişiz,
Yok, buna rağmen “şu anda dünyanın en fazla buğday ithal eden ülkesiymişiz. Buğdayın yüzde 78'ini Rusya'dan, Yüzde 10'unu Ukrayna'dan alıyormuşuz”.
Yok, TMO Rusya'dan buğday ithal ediyor, ödediği paranın yarı fiyatına un sanayicisine satıyormuş.
Hele de şu itirafa bakınız “Un ihraç ediyoruz ayaklarına yatılıyor, üç beş sanayicinin cebine konuluyor, aradaki fark Hazine'ye zarar olarak yazılıyor, bu yöntemle, devlete her yıl 25 milyar liradan fazla zarar yazılıyor, milletin sırtına yükleniyormuş”. Yatırım ve sermaye düşmanı bunlar.
Cevaben de “Bu para çiftçimize verilse, buğdayı kendimiz üretsek, hem çiftçimiz para kazanacak, hem ithalata gerek kalmayacak, hem de ithalat yapmadan üretimimizle ihracat yapabilecekmişiz. Devamında “tam tersi yapılıyor, çiftçimize verilmesi gereken para, Rusya'ya veriliyormuş.
Bir sonra ki adım da “Sayın hükümetimiz Ukrayna'yla anlaşma imzaladı. Bu anlaşma çerçevesinde “Ukrayna'nın tarımsal üretimini arttırmak için Türkiye tarafından teknik ve mali yardım yapılacak, yanlış okumadınız” diye de alay ediyor.
“Kendi çiftçimizi imha edip, buğday ithal ettiğimiz Ukrayna'nın çiftçisine teknik ve maddi yardımda bulunmak üzere imza attık” diyerek de ziraatçılarla alay ediyor. Ne yazık ki sırf muhalefet olsun diye gözü dönmüş, sadece ziraat mühendisi unvanı taşıyan bazıları, bunu şak şaklıyor ya da susuyor.
Özdil efendi, konuyu azıcık araştırsa ve bilen birileriyle istişare etseydiniz, daha doğru olurdu. Yalan ve tarımı küçük düşürücü yazınlarınız verecek her türlü bilgimiz var. Bilemediğimi bilenlere sorarız.
Üretim, teknoloji ve yerli çeşit kullanımında dünyanın de gelişmiş ülkeleri ile yarışır durumdayız. Çoğu çeşitlerimizi de ihraç etmekteyiz. Bu çeşitlerin çoğunu son 20 yılda ıslah ettiğimiz de bilinmeli. Elbette başka ülkelerin iyi çeşitlerini kullanıyoruz. Bu bir politikadır ve gelişmiş ülkeler de bunu yapar.
Öte yandan, dünyanın en verimli topraklarına sahip değiliz. Bizi Ukrayna ve Rusya ile karıştırdınız. Kuraklıkla da mücadele ediyoruz. Rus-Ukrayna savaşı sebebiyle buğday üzerinden, asılsız konularla ülkemi karalamak ancak size yakışır. Karalamayı da bir bilim insanı üzerinden yapmak daha da çirkin. Sapkın İdeoloji ve siyasetin en çirkin yüzü bu. Bu tipler için yalan, iftira, çamur atma normal sayılıyor.
Hele de bir bilim insanı üzerinden algı yapma yok mu, insanı delirtir. Söz konusu olan Prof. Dr. Hamit Köksel. Hamit Hoca hem sınıf arkadaşım, hem de yakın dostum, dünya çapında da bir bilim adamı. Rusya’nın tarımsal kalkınma hamlesinin en önemli unsuru olan buğdayı Hamit Hocaya teslim etmesi bilimsel bir olay. Demek ki Türkiye’de iyi bilim insanları da varmış, bundan gurur duyarım.
Hububat ve unlu mamuller konusunda Türkiye’de deha neler var bir iki isim daha vereyim. Prof. Dr. Âdem Elgün. Emekli olan hocam Türkiye’nin en iyi makarna markasının hamisi sayılır. Yetiştirdiği Prof. Dr. Selman Türker, yine Prof. Dr. Nermin Bilgiçli. Daha da bir sürü genç sırada.
Önce şöyle bir çevreye bakınız. Türkiye unlu mamullerde 20 senede nereden nereye geldi. 20 sene önce bir somun ekmek, bir de pidemiz, şimitimiz vardı. Şimdi en az 20 çeşit ekmeğimiz var, efendi.
Rusya’nın dünyanın ekmek sepeti olması arazisinin geniş ve ikliminin buğday üretimine uygun olması. Rusya neden sebze yetiştirmiyor diye neden sormazsınız. Demek ki iklim buna müsait değil. Bizimde ancak bu kadar buğday üretme gücümüz var. İthal ettiğimiz buğdayı, katma değerli sanayi ürünü gibi satıyoruz. Demek ki unlu mamuller teknolojisinde Rusya dan daha ileri bir ülkeyiz.
Daha da ötesi için Hamit kardeşimle 06.04.2021 de “Hububatlar, Yanlış ve Doğrular” konulu bir özel TV kanalında yaptığımız programa bakınız, gerçekleri öğreniniz. Ayrıca Hamit Hocam, Gıda hattında, 12.05.21 de Türkiye’nin hububat tarımında ve yerli çeşitlerde geldiğimiz noktayı açıklıyor.