İnsan olarak iki gündür yağan yağmuru izlerken mutlu olmamak, dua etmemek, şükretmemek mümkün mü?
Bu yağışlar rahmettir. Bereket olduğu kadar da ağzı dili olmayan hayvanlar için ise yaşam kaynağıdır.
Ama iki gündür havaya bakıyorum şükrediyorum. Kafamı öne eğiyorum yaşadığımız ya da yaşanılan rezilliklere bakıyorum beddua ediyorum. Farkındasınız değil mi? Konya şehir merkezinde yağmur son derece dingin sakin sakin yağıyor. Öyle kovadan boşalırcasına yağan yağmur, öyle bir afet durumu yok değil mi? Çok şükür.
Peki yollar, kaldırımlar nasıl.
Küçük küçük gölcükler oluşmuş durumdaydı. Mesela Hacı Kaymak, Şeker Furuş mahallesinde durum rezalet. Çünkü bölgede kentsel dönüşüm var. İnşaat çalışmaları hızla ilerliyor. Durum böyle olunca da normal asfaltlar bile şantiye yolu gibi. Araçlarınız ile bir çukurdan öbür çukura düşüyorsunuz. Çünkü buraların çukur olduğunu göremiyorsunuz. Ve metre metre çukurlardan çıkmaya çalışıyorsunuz.
Yine yağmur altında dün çile çeken, dahası rezil olan binlerce insanımız vardı.
Malum hafta sonu Açık Öğretim Sınavları vardı. Size küçük bir örnek vermek istiyorum. Bu kepazeliği gördüm ama bugün için yazmayı düşünmüyordum. Ancak 9.30’a doğru bu şehrin üst düzeyinde bürokrat olarak görev yapan bir büyüğümün çektiği çileden mağduriyetini dile getirmesi ile bu konuya da değinmek zorunda olduğumu hissettim.
Necmettin Erbakan Üniversitesi çevresinde dün sabah yağan yağmura rağmen yine büyük bir park sorunu ve çile vardı. Bu bölgedeki park sorunu burada yaşayanlar için zaten sıradan bir durumdur. Eğitim ve İlahiyat Fakülteleri’nin bahçeleri bomboş olmasına rağmen otomobiller belki de güvenlik gerekçesi ile içeriye alınmayınca vatandaşlar yine garip bir çileyle karşılaşıyorlardı. Araçlarını ara sokaklara koyup yağmurun altında okullarını yollarını tutuyorlardı. İlerleyen zaman içerisinde ana caddeler, ara sokaklarda dolunca vatandaş daha da uzaklara araçlarını koymak zorunda kalıyorlardı.
Artık bu sallapatiliğe bir son verilmesi lazım.
Bizim insanımız güzelliklere ya da buna şöyle diyelim bırakın güzelliklere bu çağda bu teknolojide böyle rezilliklere sizce layık mıdır?
Sınav merkezlere artık yetişkinlere göre yeniden dizayn edilmeli. Sınava gireceklere temiz sağlıklı bekleme salonlarının imkanları açılmalı. Bu salonların yanı sıra büfe, cafe, kantin gibi tuvalet hatta hatta wi-fi imkanları sunulmalı.
Biz çok şey mi istiyoruz? Bugün için bunlar bizim insanımızın insani ihtiyaçları değil mi?
Yoksa yine fazla bir beklenti içerisine mi girdik?
Özür dilerim ama sınava girenleri bekleyen refakatçiler tuvalet ihtiyaçlarını giderebilmek için çevredeki camileri sormaya başlıyorlardı.
Rahmetin altında bina saçaklarına gizlenmeye çalışan ıslanmış ve titreyerek bekleşen insanımızın durumu inanın içler açısı idi ve bunlar asla bize yakışmıyordu.
Sınav demişken bir de şunu yazmadan geçemeyeceğim. Vatandaş bir gün Gödene’de bir gün İlahiyat’ta sınava giriyor? Bir insanı iki günde böyle aralarında kilometrelerce mesafe bulunan iki ayrı okulda sınava sokmak sizce güvenlik tedbiri mi? Lütfen biraz empati…
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yaya kaldırımlarında yağmur sularının birikmesini önlediğimiz zaman ADAM oluruz