Değerli dostlar, mübarek Ramazan ayına çok az zaman kaldı. İnşallah orucumuzu sağlık, huzur, sağlık ve muhabbetle ifa ederiz.
Burası tamam da her Ramazan ayında olduğu gibi maalesef barış, huzur ve bereket, paylaşma gibi geleneksel değerlerimizi yaşatma yerine, bazıları fitne, fesadı öne çıkararak huzursuzluktan nemalanma peşinde olacaktır.
Bu tür onular bizim işimiz değildir, bunun cevabını konu muhatapları verecektir.
Bu arada bu mübarek ayı huzurla yaşamaya hazırlanırken maalesef dünya çapında küresel Pandeminin uzun etkisi sonrası, yine dünyanın sayılı afetlerinden biri olan ve 11 ilimizi etkileyen depremi yaşadık. Deprem vuku bulalı 1 ayı geçse de bıraktığı sosyal, fizik, psikolojik ve maddi-manevi etkiler daha bir sür devam edecektir.
Depremin etkisi kısa sürmese de biz tarımcıları etkileyen ne yazık ki aynı zamanda tarım kaynaklarımızı (bitkisel ve hayvansal üretim) ile birlikte tarımsal hammadde işleyen tesislerimizi de etkisi altına aldı.
Bunun yanında geçen senelerde depolara alınan hayvansal ve insani yem ve gıda kaynaklarımızı sanayi hammaddelerini (pamuk, tekstil, iplik, traktör, biçerdöver, kayısı ve ürünleri, üzüm ve ürünleri, zeytin ve ürünleri gibi) de tahrip oldu.
Bunun bir anlamı da geçen seneki tüketime hazır zirai ürünlerin büyük bir bölümünü etkilediği gibi bu sene için de Ülkemizin yaklaşık % 15 kadar tarım alanlarımızın tamamından faydalanamama demektir.
Bunları ifade ederken elbette şikâyet edip oturacak değiliz. Felaketler her ne kadar bir bölgemizi etkilese de tüm ülke sevdalıları (hatta dışarıdan da olmak üzere) vatandaşlarına yardımcı olmak için seferber oldu. örneğine az rastlanır, bu ne de güzel bir dayanışma örneği?
Öte yandan Ramazan ayı oruç münasebeti ile aşırı tüketim, bunun yanında da ne yazık ki israf ayı olmaktadır. Bu da işin ayrı ve içinde çıkılamaz hale gelmiş, olmaması gereken hali-melalimizdir.
Pandemi, depremler; üstüne üstlük kuraklık ve de israf: dördü bir arada ele alınmalı ve sonuçları beraberce mütalaa edilmelidir. Depremde yaşatılan kardeşlik ve hayırseverlik ruhu aslında milletimin ne kadar da asil olduğunu ve paylaşma ruhunu ortaya koydu. Tamam, da insan olanı paylaşır, olmayanı ne yapar diye derinden düşünmeliyiz. Benim yeterli gıdam var, sana ne; benim suyum var, bene ne diyemez; en azından dedirtmezler.
Yapılması gerekenler elbette vardır. Bunun için özetle:
- İster sanayi, ister tüketim ve tarım olsun suyu aşırı kullanmamalıyız.
- Her türlü gıdayı israf etmemeli; Ramazan münasebetiyle de aşırı tüketimden sakınmalıyız.
- Zamanı da iyi kullanmalı, üretken, çalışkan, paylaşımcı ve destekleyici projelere imza atmalıyız.
- Ramazan süresince verilen iftar yemeklerinden vazgeçmeliyiz diyemeyiz se de, hiç değilse yemek çeşidini 3 te tutmalıyız. Çöpe giden hiç ama hiç artığımız ve atığımız olmamasına dikkat etmeliyiz.
- Yine Ramazan ayında sağlık için kullanılan salonlar (spor ve eğlence) kapatılmalı, sağlık için spor ihtiyacımızı parklarda, hem de gruplar halinde neşeyle yapmalıyız.
İşin içinde gıda fiyatlarında fahiş artışlar yapanların da kendine çek-düzen vermesi de vardır. Bunu yapanlara verilecek cezanın fahişin büyüklüğüne göre deprem bölgesi mağdurlarına yemek cezası ile cezalandırılarak, bu türlere vermenin de tadının tattırılması olmalıdır.
Söylenecek çok şey olsa da, esas olan yöresel ve geleneksel değerler eşliğinde, sağduyu ve akıl ölçüsü çerçevesinde güzel, iyi, sağlıklı olanı, paylaşımcı anlayışla yapmamızdır.
Sağlık ve huzurla; barışa, muhabbete ve Devlete merhaba.