Ramazan yazılarına, “Ramazan geldi Hoş geldi, baklava tepsisi boş geldi” diye başlamak adettendi ancak bu adet, içinde bulunduğumuz Ramazan için oldukça buruk…
Ramazan geldi hoş geldi, sefa geldi amma, işin o esprili baklava tepsisini dolu görmek, çok isterdik diye başlayan cümlelerle mümkün artık.
Geçtim tatlılardan…
Tatlı birkaç kelam etmekte elimizde değil mi?
Ramazan ayı böyle bir fırsat veriyor her birimize…
Yunus, “Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” dememiş mi?
Paylaşamadığımız ne? Bölüşemediğimiz ne?
Öbür tarafa giderken var mı o paylaşamadıklarını götüren?
En azından bu güzel ayın hürmetine yanlış yaptığımız ne varsa düzeltebiliriz.
Küs isek barışabiliriz mesela…
Korkmayalım barışmaktan…
Ne geldiyse başımıza barışamamaktan, konuşamamaktan gelmedi mi?
Yetmedi mi kavgalar, yetmedi mi sataşmalar?
Yetmedi mi kırdığımız kalpler?
Yetsin artık, bitsin artık!
*****
Ramazan davulcusunu, Ramazan sohbetlerini, teravihleri, teravih sonrasındaki muhabbetleri, İftar davetlerini, iftar davetlerinde akşam ezanını beklemeyi, karşılıklı takılmaları ve şakalaşmaları özlemedik mi?
Ramazan anlatılamaz yaşanır bir atmosfer.
Ramazan’ın geldiği nereden mi belli olur?
Ramazan Pidesinden.
Fiyatı el yaksa da iki alacakken, bir almak hatta bu alma faslını hafta da bir-iki güne indirmemizden…
Fırın önündeki, tartışmalardan ve sataşmalardan…
Oruca sığınıp senin sırandı, benim sıramdı diye laf çarpmalardan…
Sonra birkaç dakika önce ya da sonra alınacak bir-iki pide için kalp kırmaktan, yumruklaşmalardan…
İftarı beklerken evde her işe karışmaktan…
Evdekilerin Ramazan ayını zehretmekten…
Sahura kahveden ucu ucuna yetişmekten.
Hoşgörü ve sabır bu işlerin ilacı amma, ilaçlarla aramız bin kere söz versek de iyi değil!
*****
İyi ki, geldin Ramazan ayı.
İyi ki varsın…
Fakir fukaranın feryadı bu ayda duyulmazsa ne zaman duyulacak?
Bu ayda görülmezse, ne zaman görülecek?
Bu ay öyle bir ay ki…
Hatır-gönül ayı…Gönüllerin alındığı ay…Yaraların sarıldığı ay…Kapıların çalındığı ay…Gariplerin hanesine varıldığı ay…Gözden ırak olanların, gözler önüne geldiği ay…Mağdurlara, ihtiyaç sahiplerine Hızır gibi yetişildiği ay…
Rahmet ayında, mağfiret ayında öfkeye yer yok…
Kine, gareze yer yok! Hasetliğe, fesatlığa yer yok! Hele kıskançlığa hiç yok!
Fitne ateşleri sönmeli bu ayda…Islık çalan, zehir saçan diller susmalı…
Asık çehreler, gülmeyi unutan yüzler aynalara ben ne yapıyorum diye bakmalı…
Anlaşılan o ki barışmadan olmayacak…
Ramazan ayında barışmak, barışmak için adım atmak hoştur. Bu ayda böyle bir fırsatı kaçıran için yan ağla dön ağla denmesi boşuna mı?
*****
Bu Ramazan ne kadar duygu varsa en az ikiyle çarpın.
Ramazan ayının içinde seçim var.
Seçim yüzünde, birbirimize girmek gibi, gardımızı almak gibi, tartışma yapmak gibi, insanları tahrik etmek gibi en olmayacak yollara tevessül etmek bize yakışan hal ve hareketler değil.
Sabır ayında, hoş görü ayında, kimseyi incitmeme, kırmama ayında yanlışa düşmek bize göre değil.
Biz bize yakışanı yapmakla mükellef değil miyiz?
Kalplerimizin mum gibi yumuşaması gereken bir ayda, ne gerek var, nefret diline?
Ne gerek var hakarete?
Ne gerek var, her şeyi tarumar etmeye?
*****
Hayatımızın en nazik Ramazan aylarından birini geçireceğiz.
Seçimin on gün sonrasında Ramazan Bayramı var. Birbirimizi şimdiden kırar dökersek, nasıl bayramlaşacağız?
Nasıl yüz yüze bakacağız?
Bu dünyadan küs mü gidelim?
Barışmadan mı gidelim?
Bize yakışan bu mu?
Yeminle bu sıkıntılı durumlar bizi biz yapan değerlerle bağdaşmıyor!
*****
Nerde o eski Ramazanlar diye başlayacağız yine…
O Ramazanlarda kalplerimiz yumuşardı…
Her birimiz apayrı, birbirinden güzel olgunluklar sergilerdik.
Hoşgörümüz vardı…Sabrımız vardı…Art niyet taşımazdık…
Bu mübarek ayın hürmetine kızmayı, öfkeyi, küfretmeyi askıya alırdık.
Kızacağımız anlarda tövbeler ederdik…
Ne oldu bize?
Biz o eski biz neden olamıyoruz?
Gülmeyi unuttuk…
Hatta gülümsemeyi, bir küçük tebessümü bile…
Surat-savat beş karış olma hali bize yakışıyor mu?
Hani o mübarek ay bizleri sarıp sarmalıyordu ya…
Hani en öfkelimiz dahi kendini frenleyecekti ya…
Hani hiç kimsenin kalbini kırmayacaktık ya…
Ramazan’ın hürmetine, Ramazan ayının bu ilk gününde, “Bismillah” diyelim. Kendimize gelelim. Bizi biz yapan o güzel hasletlerimize geri dönelim inşallah.