Mani, her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türüdür. Maniler çoğunlukla 7 heceli 4 dizelik bir bendden meydana gelir. Dizeleri 4-5-8-10-14 heceli kalıplarla söylenmiş maniler de vardır. İstisnaları saymazsak mani de çoğu halk edebiyatı türü gibi tarihteki yerini aldı. Radyo, televizyon ve internet yaygınlaştıktan sonra manilere de ihtiyaç kalmadı. Kitle iletişim vasıtalarının yaygınlaşmadığı dönemde insanlar sözlü kültürden besleniyordu. Dolayısıyla türkü, masal, fıkra, menkıbe, şiir, ninni ve mani gibi halk edebiyatı türlerine ilgi bir hayli yüksekti. Şehirleşme oranının artması da halk edebiyatı ürünlerini olumsuz yönde etkiledi. Bazı kaynaklarda “bekçi ve davulcu manileri” olarak sınıflandırılan “ramazan manileri” maniler içerisinde kendine has özellikleri olan bir türdür. Ne yazık ki teknolojinin gelişmesiyle birlikte millî kültürümüzün önemli bir parçası olan “ramazan manileri” artık unutulmaya başladı.
Eski ramazanlarda insanları genellikle sahurda davulcular uyandırırdı. O dönemlerde çalar saat ve mobil telefonlar yaygın olmadığı için bir ay süresince gece insanları sahura uyandırma işini davulcular üstlenirdi. Her mahallenin ayrı bir davulcusu olur ve bu davulcu söylediği maniler eşliğinde davul çalarak sokakları dolaşırdı. Ramazanın ortasına gelindiği zaman davulcular iftardan sonra ev ev dolaşıp bahşiş toplardı. Mahallenin bütün sokaklarını davul çalarak dolaşırlardı. Evlerin önüne gelince davul çalmayı bırakıp mani söylerlerdi. Mani söyleyen genellikle davulcular olsa da bazen davulcudan başka manici de olabilirdi. Davulcularla birlikte çocuklar, hatta mahalle bekçisi de dolaşır ve mahallede bir şenlik havası oluşurdu. İşte o manilerden bir örnek:
Bedestenli Hacı Osman
Tesbihinin ucu mercan
Hacı Bey kahve içiyor
Elinde lağfuri fincan
Mani bittikten sonra davulcuya bahşiş verilirdi. Bahşişi alan davulcu ve beraberindeki çocuklar bir sonraki eve doğru davul çalarak ilerlerlerdi. Bu şölen mahalledeki son eve varıncaya kadar devam ederdi.
Her ne kadar ramazan davulcuları artık mani söylemese de Konya’da yaşayan ve bu konuda basılmış bir de eseri bulunan M. Tahir Sakman ve İsmail Detseli ramazan manilerini yaşatan iki isimdir. M. Tahir Sakman roman, deneme ve şiirlerinin yanı sıra yazdığı ramazan manileriyle de bilinir. Karatay Belediyesi tarafından 2003 yılında yayımlanan “Ramazan Manileri” kitabı bu konuda ülkemizde yayımlanan nadir eserlerden birisidir. İlk örnekleri 1984 yılında Konya Postası’nda olmak üzere muhtelif yerel gazetelerde yayımlanan maniler bu kitapta toplanmıştır. M. Tahir Sakman tarafından yazılan maniler halk edebiyatımızın bir türü olan ramazan manilerinin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması açısından son derece önemlidir. Yeri gelmişken M. Tahir Sakman’ın manilerinden de iki örnek verelim:
Yeşerecek nice can
İçimizde heyecan
Hasretimiz bitiyor
İşte geldi ramazan
Hey erenler erenler
Gül bağını derenler
Orucumuz altıdır
Hakk’a gönül verenler
Korona virüs sebebiyle mahzun geçen bir ramazanın sonuna ulaştık, kısmet olursa pazar günü Ramazan Bayramı’nın ilk gününü evlerimizde kutlayacağız. Hepimiz için bu ramazan farklı bir tecrübe oldu. Zor günlerden geçtiğimiz bu günlerde yaptığınız ibadetleri Allah kabul etsin. Tüm okuyucularımın bayramını tebrik eder, bayramın ülkemiz ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ederim.