Konya olarak yeri ve zamanı geldiği zaman hep şunu söyleriz “Oruç, Ramazan, Konya’da bir başkadır”… Bunu da laf olsun diye söylemeyiz, yerine göre çatır çatır da savunuruz.
Böylesine farklı ve güzel atmosferde biz gazetecilerin işi biraz daha zorlaşıyor. Çünkü yapacağımız olumsuz bir haber, bir yorum o güzel atmosferi sanki deliveriyor. Tılsım bozuluyor.
Acımasız hayat koşturmacası içerisinde 30 gün de olsa olumsuzluklar Ramazan diye de durmuyor ki?
Tüm bunlara rağmen Ramazan’ın başlaması ile birlikte biz de görevimiz gereği hız kesmeden şehri turlamaya, gözlemler yapmaya devam ediyoruz.
***
Bu huzurun bozulmaması için görevliler görevlerini sessizce yapmaya çalışıyorlar.
Mesela trafik polisleri kontrol ve denetimlerini aralıksız sürdürüyorlar. Cuma günü muhacir pazarı bölgesinde ki kontrol gerçekten bu hoş atmosferi bozmadan yapılan çok güzel mütevazi bir uygulama idi.
Zabıtaların işi artık daha da zorlaşıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin Zabıtası bizler farkında olmadan inanılmaz bir değişim içerisinde. Bizim o alışageldiğimiz zabıta, artık Türk filmlerinde kalacak gibi. İşte dün de yeni vizyonu ile zabıtada tüm ana kavşak ve caddelerde oruçlu insanın vicdani merhametini sömürmeye çalışan dilencileri nasıl gruplar halinde topladığına şahit oluyorduk.
***
İşte tam bu noktada bir güzel haberin ardından düşündüren bir noktanın detaylarını sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Allah kimseye evlat acısı göstermesin. Cenab-ı Allah kimseyi böyle bir imtihan ile test etmesin. Karapınar’da ki gazeteci dostumuz Mithat Korkusuz sayesinde 10 gündür kayıp olan evlatları için gözyaşı döken, dünyaları kararan Soyluer ailesinden bilgiler alıyorduk. En nihayetinde bu ana babayı adeta yeniden dünyaya getiren o müthiş müjde geldi ve 15 yaşındaki kayıp evlat bulundu.
Bizim Mithat da o korku dolu haberlerin ardından şimdi güzel gelişmeleri, gözyaşını, sevinci bizimle paylaşıyordu.
Ortalık biraz sakinleşince öğreniyorduk ki on gündür kayıp olan 15 yaşındaki İbrahim bizim otogarda bulunmuştu. Otogardaki tezgahlara yardım ederek karnını doyuran otogardaki banklarda yatan çocuk nasıl olup da kimsenin dikkatini çekmemişti?
Gazetelerde fotoğrafları yayımlanan ve emniyet teşkilatına kayıp başvurusu yapılan bu çocuğun on gündür burnumuzun dibinde olmasına rağmen görülememesi gerçekten düşündürücü idi.
Yani her gün yüzlerce insanın giriş çıkış yaptığı bir noktada bir çocuk 10 gün boyunca dolaşıyor, hatta çalışıyor, karnını doyuruyor ve de orada yatıyor.
Ve bu durum hiç kimsenin dikkatini çekmediği gibi garipsenmiyor bile…
Aslında bu duyarsızlık sizce toplum olarak geldiğimiz vurdumduymazlığın bir göstergesi olabilir mi?
Mithat’tan müjdeyi aldıktan sonra birkaç kez olayın perde arkasını görüştük.
Biz gazeteciler görevimizi yaparken empatiyi asla unutmayız. Unutmamalıyız da. Kızsak da sevsek de hep kendimizi o kişi ya da kişilerin yerine koymalıyız.
Olaya tek pencereden değil, bir de karşı cepheden bakabilirsek biraz daha doğru açıyı bulabiliriz.
Bu üzücü olay mutlu bir son ile noktalandığı için şükretmeliyiz. Ama aynı günlerde Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen ölüm olaylarını da göz önüne aldığımız zaman millet olarak çok daha dikkatli ve duyarlı olmak zorunda olduğumuzu görüyoruz.
Neyse bir musibetin bin nasihatten iyi olduğunu hatırlayarak Cenab-ı Allah’ım hiçbir anaya babaya ve insana böyle acıları yaşatmasın diyoruz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
İnsanlar göründükleri gibi olmalıdır. Eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Mübarek günlerde yolun sol şeridinde ilerlerken hız kesip yola tükürmediğimiz zaman ADAM oluruz.