Kanal 42 televizyonunda, geçtiğimiz günlerde Gazeteci-Yazar Mehmet Ali Kayacı’nın hazırlayıp sunduğu İstikâmet programında, Referandum ile gündemde olan Türkiye meselelerini konuştuk.
Doğrusunu söylemek gerekirse, 16 Nisan’da yapılacak olan bir referandumun toplumu bu kadar kutuplaştırıp ayrıştıracağını hiç tahmin etmiyordum.
Anayasa yazmak, anayasa yapmak kadar kolay bir şey değil. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından apar topar gündeme getirilen ve ilgili komisyonda pek çok tartışmalara yol açan Anayasa Maddeleri değişikliğinde ele alınan hukuk dili bile toplumu ne kadar gerdiğinin bilmem bu ülkeyi yönetenler farkında mı?
Neden herkesin anlayacağı bir dilde, milletimizin gelenekleri, sosyal yapısı, kültürü ve düşüncelerinin de yer bulduğu bir Anayasa metnini şimdiye kadar neden yazamadık? Ak Parti iktidarı, 12 Eylül 1980 darbesinin eseri olan 82 Anayasası’nın maddelerini değiştirecek çoğunluğu Meclis’te daha önce elde etmesine rağmen neden değiştirmedi?
1876’da Anayasa isteyen bazı dış güçler, 1995’te Anayasa değişikliği istedi. Büyük güçler hiçbir şeyi tesadüfe bırakmaz. Çok ve uzun kolları vardır. Bugün önemli sayıdaki ülke, özellikle Müslüman ülkelerdeki idareler büyük güçlerin desteği ile ayakta durmaktadır; her bakımdan bağımlıdırlar. Bundan dolayı Türkiye, küresel gelişmeleri, Afrika ve Orta Doğu’daki darbeleri iyi okumalıdır.
***
Bir saat süren programda Türkiye’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi olması dolayısıyla Avrupa, Asya, Afrika’da dinden ve kültürden kaynaklı güçlü bir coğrafyaya sahip olmakla birlikte rahmetli Özal’a kadar bu gücü ne yazık ki kullanmamıştı. Çünkü ülkeyi yönetenler bu gücün farkında değillerdi. Farkında olsalar bile zihniyet olarak bizden değillerdi. Monşer kafasıyla hareket ediyorlar ve İngiliz gibi düşünüyorlardı!
Ne kadar küçük bir köy durumuna gelen dünyamızda, askerî, politik ve ekonomik savaşlardan sonra acımasız bir şekilde ve kıyasıya “kültür savaşı” yaşanmakta. Kültür, herşeyden önce bir genişleme vasıtasıdır. Bilgisayar, televizyon, , internet, cep telefonları, sanal oyunlar, çizgi filmler, dizi ve sinema filmleriyle Amerika; bu kültürel hegemonyanın öncülüğünü yapmaktadır. Bütün toplumlar bu kültür savaşına açık hale gelmiş ve getirilmişlerdir. Komünizm nasıl “hamburger” karşısında mağlup olmuşsa bu küresel kültür işgaline karşı milletlerin dayanması, gelenek ve göreneklerine, kendi millî kültürlerine bağlılık derecesiyle doğru orantılıdır.
Bu açıdan Türkiye’nin işi çok zordur.
Kıyasıya yaşanan bu kültür savaşında Türkiye’nin vazgeçirici gücü çok düşüktür. Eğitim sistemimiz kendi kültürümüzden hızla uzaklaşmakta, yabancı kültürlere kapıyı ardına kadar açmaktadır. Ülkemizde yabancı kültürlerle iletişim ileri boyutlardadır. Konya’da Suriyelilerle olan iletişim çatışma boyutuna kadar gelmiştir. Konya’da pek çok hadise olmasına ve yaşanmasına rağmen Suriyelilerle ilgili olaylar kamuoyundan saklanmakta ve yansıtılmamaktadır. Türkiye’nin bu küresel kültür istilâsına karşı ne yazık ki ciddî bir savunma stratejisi olmadığı gibi, kendi kültürümüzü yaymada da yeterli hazırlığımızın olmadığı da; en yetkili ağızdan birkaç kere dile getirilmişti.
***
Her şey insanla başlar, insanla biter ve insan içindir. Millet de, devlet de insanlardan oluşur. Yeryüzünde en kıymetli varlık insandır. Ancak insanın içindeki cevher, kıymet kendiliğinden dışarı vurmaz; eğitim gerektirir. Sanayileşmiş ve Yeni Dünya Düzeni ile ve robotların öne sürüldüğü 4. Sanayi Devrimini başlatmak isteyen ülkelerin elde ettikleri temel üstünlüğü eğitimdir. Türkiye’nin en büyük zaafı, eksikliği, adaletsizliği, dağılmışlığı ve savrulması buradadır; insanlarına yeterince ve eşit şekilde eğitim vermemek. Japonya’yı 30 yılda füze gibi yükselten sağlam bir eğitim ve uyguladığı millî bir disiplindi. Şu küresel dünyada oysa ekonomik kalkınma ve yarışın, teknolojik ilerlemenin, her alanda savunmanın, bağımlılıktan kurtulmanın, bizi bir kaşık suda boğmak isteyen dış güçlere; “hayır” diyebilmenin kaynağı eğitimdir.
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Evet” ve “hayır” ekseninde şu durumda ülkemizde sosyal bir ayrışma ve kutuplaşma söz konusu. 15 Temmuz’da yakalanan millî birlik ve beraberlik ruhuna ne oldu?..
Niçin ve neden birbirimizi ötekileştiriyoruz?