Devletçi, komünist ekonominin rekabet gücü çok zayıftır. İnsanları daha verimli çalışmaya ve daha çok çaba harcamaya, daha ileri başarılara teşvik etmeyen, memur zihniyetiyle işleyen, hantal bir sistem olduğu için terk edilmiştir.
Kapitalist ekonomi ise rekabetçidir. Ama zengini daha zengin, fakiri daha fakir eder. Özel sektör tekeli, karteli ve tröstü gibi haksızlıklar, vahşi kapitalizm ortamında hızlı gelişen olumsuzluklardır. Piyasaların az sayıda kişinin eline geçmesine, gelir dağılımının aşırı bozulmasına ve benzer olumsuzluklara yol açtığı için bu sistem de rafa kaldırıldı. Daha doğrusu kapitalizmin mimarı olan batı ülkeleri bu sistemi ıslah edilerek, “Rekabete dayalı serbest Pazar ekonomisi” diye yeni bir sisteme dönüştürdü.
Pazar ekonomisi yaklaşık 30 yıldır bizim ülkemiz de uygulanıyor. Bu yeni sistemin en önemli dayanağı, rekabet ortamıdır. Devletin piyasada rekabet ortamı sağlaması ve onu koruması bu sistemde çok önemlidir. İleri ülkeler, büyük yatırımları finanse edebilecek büyük sermayeli, özel sektör işletmelerini koruyor. Ama bu arada, çalışma dinamizmi yüksek olan, çoğunluğu aile işletmelerinden oluşan KOBİ’leri de destekleniyor. Bu yolla piyasalarda tekel oluşmasını, firmaların aralarında anlaşarak fiyatları aşırı arttırmasını veya piyasanın az sayıdaki büyük firmanın denetimine girmesini, rekabetin yok olmasını önlüyor. Bir yandan da daha yetenekli ve çalışkan ekiplerin önünü açmış oluyor. Böylece piyasada başarıyla rekabet edebilen KOBİ’lerin büyümesine de fırsat veriyor.
Devlet destekleri bu ve benzer amaçlar için kullanılır. Devletin gelişmesini istediği konularda ve gelişmesini istediği işletme gruplarına verilir. Burada asıl amaç ekonomiyi sağlıklı ilerletmektir. Rekabet ortamını ortadan kaldıran, zengini daha zengin, orta halli ve fakiri ezen, daha fakir eden, vahşi kapitalizme fırsat vermemektir.
Ancak, şu andaki haliyle bizim devlet destekleri yine de zengine hizmet ediyor. Projeyi tamamen bitireceksiniz, ayrıca verilecek desteğin %20 si kadar teminat mektubu vereceksiniz (Örneğin, kırsal kalkınmada böyle), desteğe güvenerek giriştiğiniz proje tamamlandığında, o desteği alamazsanız, sıkıntıya düşmeden, kendi imkanlarınızla işinize devam edeceksiniz.
Bunun için bu destek olmasa da o projeyi yapabilecek güce sahip olmanız gerekecek. Bu durumda destek, ona ihtiyacı olana değil, ihtiyacı olmayana verilecek demektir. Oysa o teminat mektubunu almışken hiç değilse desteğin o kadarı başlangıçta verilebilirdi. Belli bir ilerleme olduktan sonra bir miktarı daha kullandırılabilirdi. Ama bunu yapabilmek için bu düzenlemeyi yapanların sadece ekonomist değil, biraz da düşünür yanı olması gerekiyor.
Bilindiği gibi şair ve yazarların büyük çoğunluğu edebiyat hocalarından çıkmadığı gibi ekonomiye yön verenlerin çoğunluğu da ekonomist veya iktisatçılardan çıkmıyor. Çoğu ünlü düşünürün mesleği de ünlü olduğu alanının dışındadır. Analitik düşünce derinliği insanlarda sanat yeteneği gibi bir değerdir ki, bilgiyle buluştuğunda insanın ne tür harikalar ortaya koyacağı tahmin bile edilemez. İnsanlar, analitik düşünce konusunda eğitilmelidir.
Aslında devrini tamamlamış, eski ekonomik sistemlerden gerçekten kurtulmak ve dünyanın olgunlaştırmaya ve yerleştirmeye çalıştığı Pazar ekonomisinde ilerleyebilmek için iyi işleyen, güçlü bir rekabet kurumuna ihtiyaç var. Bu günkü kurum sarı sendika gibi işliyor. Güçlü bir rekabet kurumu hükümetlerin hoşuna gitmez ama ülkenin yararınadır.
Böyle güçlü bir rekabet kurumu olsaydı, Konya’da KOS ve Belediyelerin sanayi arsaları belki de bu günkü fiyatların yarısından bile aşağıda olurdu. Kobilere gerçekten dişe dokunur bir pozitif ayrımcılık yapılırdı. Devlet destekleri çoğunlukla zengin işletmelere değil, gerçekten desteğe ihtiyacı olan KOBİ’lere giderdi. Ucuz ama kalitesiz Çin mallarıyla fiyat rekabetine dayanamayıp, batan firmalarımız olmazdı. Belediyeler ve diğer kurumlar, işyeri imar ruhsatı, imar değişikliği gibi işler için KOBİ’lerden bu kadar ağır vergi ve harç alamazdı. Sonuçta ekonomimiz büyür, memleketimiz gelişirdi. Konya sanayisi bu günkünden on-yirmi kat daha ileri bir seviyede olurdu. İnşallah bir gün bunlar da olur. Allah yöneticilerimize daha çok akıl, feraset, şuur ve yetenek versin. Allah’a emanet olunuz.