Allah hem zahir (Apaçık), hem de batın ( çok gizli) dir.(Hadid, 3) Her bir eserinde ve işinde Onun sınırsız ilmini, mutlak kudretini, erişilmez sanatını, hikmetini, birlik ve büyüklüğünü görmek mümkündür. Elbette insan da, hayat da Allah’ın eserlerindendir.
Hayat bir rekabet ve yarış süreci olarak yaratılmıştır. Rekabet, insanın var olduğu tüm zamanları ve bütün dünyayı kuşatmış bir değerdir. Gece-gündüz gibi ona da alıştığımız için fazla dikkatimizi çekmez. Ama gizemli bir şekilde sürüp giden rekabet, insanlığı ilerleten ana motorlardan biridir. Rekabetin olmadığı yerde ilerleme durur, hayat da mücadelesiz, heyecansız, tatsız- tuzsuz, çekilmez bir hale gelir.
İnsanlık tarihi boyunca, her alanda bir rekabet süregelmiştir. Bir hedefi, bir iddiası, bir amacı ve onun uğrunda inatla, azimle sürdürdüğü bir çabası olmayan bir insan, akıl sağlığı bakımından normal biri değildir.
Rekabet duygusu insana verilmiş bir değerdir. Bu aynı zamanda insanın bir yeteneğidir. Hayvanlarda, onları ilerleten bir rekabet duygusu ve yetenek yoktur. Örneğin, beş yüz yıl önceki koyunlarla şimdiki koyunlar aynıdır. Ama 50 yıl önceki çocuklarla bile şimdiki çocuklar çok farklıdır. Aynı ilerlemeyi insanla ilgili her alanda görüyoruz. Bunun kaynağı rekabet duygusudur. İnsan için rekabetsiz ilerleme mümkün değildir. Batının öne geçmesine sebep olan coğrafi keşifler ve teknoloji devrimi dahi bir rekabetin sonucudur.
Rekabet duygusu insanın gücüne güç katan, ilerleme yolunda ona heves, gayret, cesaret ve heyecan veren bir değerdir. Allah insana rekabet duygusunu vermeseydi belki de insanlık şimdi hala taş devrinde yaşıyor olacaktı.
“Öyleyse siz de hayır işlerine (Faydalı işlere) koşun, birbirinizle YARIŞ edin.” Bakara suresi, 148.
“O ki, hanginizin daha güzel iş ve davranışlar ortaya koyacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” Mülk suresi, 2.
Peygamberimiz (S.A.V.) de iyilikte ve hayırda(Faydalı konularda) yarışmamızı, iki günü eşit olanın zararda olduğunu buyurmuştur.
İnsanın karakter yapısında yarışma isteği, rekabet duygusu ve yeteneği vardır. Bu yeteneğin hemen yanında seçme yeteneği dikkati çeker. Seçme yeteneği (irade) insanı Allah’a ve yasalara karşı sorumlu kılan özelliğidir.
İyiliği seçenlerle kötülüğü seçenler arasında Adem (A.S.) dan bu yana bir egemenlik yarışı vardır. İyiler daima iyilikleri, kötüler de kötülükleri hakim kılmak ister. Kötülüğü seçenlerin de iyiliği seçenlerin de kendi içlerinde ayrıca bir doğal rekabet vardır. Örneğin uyuşturucu imal eden biri diğer uyuşturucu imalatçılarıyla yarışır, ayakkabı imal eden de diğer ayakkabı imalatçılarıyla yarışır.
İnsanlık tarihiyle birlikte Hak ve batılın, hayır ve şerrin rekabeti de başlamıştır. Allah’ın lütfuyla dünyada iyiler daima çoğunlukta ve güçlü durumda olmuştur.
Bu yüzden evrensel hukuk sisteminde (İnsan hakları evrensel beyannamesini kabul eden bütün ülkelerin hukuk sistemlerinde) masumiyet karinesi vardır. Buna göre suçluluğu ispat edilmedikçe bütün insanlar masum sayılır. Kişiden suçsuz olduğunu ispat etmesi istenmez, ona suçlu diyenin bu iddiasını ispat etmesi istenir.
Büyük devletlerin kendilerine sürekli bir rakip veya düşman icat etmesi, kendi halkını sürekli bir rekabet içinde tutarak, ilerleme yarışından kopmasını önlemek içindir. Bir işte veya bir yerde ilerleme isteniyorsa mutlaka rekabete de yer verilmelidir. Fertler, işletmeler, takımlar ve ülkeler olarak, daima belirlenmiş hedeflerimiz ve belirgin rakiplerimiz olmalıdır. Spordan siyasete, bilimden ticarete kadar her şey rekabetle ilerlemektedir. Rekabet de ilaç gibi, normal dozunda gerekli ve faydalıdır. Allah hepimize daha güzel iş ve davranışlar sergileyerek, hayat sınavını kazanmayı nasip etsin.