RESMİ OTORİTE MİLLETİNİ PARMAKLIKLAR ÖTESİNDE TUTAR MI?

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Başlık biraz tuhaf olsa da işin gerçek tarafı da yok değil. Şehir merkezine (Kayalıpark, Zafer, Anıt gibi) pek sık gidemiyorum. Bunun sebeplerinden birinin şehrimizin birçok yerinde yeni merkezler oluşması, ihtiyaçlarımızın çoğunu yeni açılan AVM’lerden temin etmemizdir diyebilirim.

Hafta sonu herhalde 2 yıldır görmediğim Zafer Meydanına mahallemden 3 km’lik yolu yürüyerek gittim ve yürüyerek de döndüm. Bunun nedeni hem spor olsun hem de şehri içime sindireyim istedim. Yürüyüş güzergâhımdaki Kültür Parkı’nda (eski fuar alanı) açan laleler, yeşillenen çimler ve gülümseyen Konyalıma rastladım. Böyle alanlara ne kadar da ihtiyaç var.

Baharın habercisi olan ılık, güneşli ve olumlu hava insanımızın ruhuna yansımış. Aileler çocuklarıyla, gençler dostlarıyla, yaşlılar da nefes almak üzere ortaya çıkmış gibi görünüyordu. 

Zafer meydanı eski popülaritesini hala koruyor, yeni şeyler yapılmış; mesela ilk defa gördüğüm KAFEM’in yeri ve görüntüsünü çok iyi bulduğumu söyleyebilirim. Bu arada eski Kız Sanat Okulu ve Atatürk Evi’nin çevresinde yeni düzenlemeler yapılıyor gibi. Bu düzenleme bahaneyle de Konya’da eskileri onarma ve yenileri yapma düzenlemeler hakkında yazmak istiyorum.

Bir türlü anlayamadığım, eskiden beri kamu alanlarının veya tarihi yapıların, insanların girişine yasaklı veya engelli hale getirilmesidir. Neyi kimden esirgiyorsunuz, bilenler söylesin. Binanın kalın duvarlarla çevrilmesi vede duvarlara çekilen sivri demir parmaklıklar, bazen de usturalı tel örgüleri buraları yasaklayanlar görmüyor mu? Düzenleme yapılan tarihi binaların duvarlarında da bunlardan var.

Hatırlanırsa Hacıveyiszade Camii’nin ibadete açıldığı ilk günlerde de etrafta duvar ve çimler mevcuttu. Bunu da bir türlü anlamamıştım. Allah’tan akıllı biri çıktı da sonradan düzelttiler.

Konuya estetik ve toplumsal değerler açısından bakarsanız, bir türlü anlam veremediğim uygulamalar mevcut. Var olması zorunlu olan devlet denen resmi yapı, kimlik veya otorite; milletin kendisinin oluşturduğu ve milleti temsil eden bir kurumun adıdır. Böyle ise devlet adına bazıları kendi insanını neden kendi malından mahrum eder veya yasaklı hale getirir anlayamıyorum.

Zafer’de yapılan bu düzenlemelerde her biri ok halinde insanımızın bedenini ve kalbini yaralamadan çıkarılsa da insanımız hiç değilse bu tarihi yapıların bahçesinde, gölgede gerine-gerine dinlense, olmaz mı? Devletin artık, “Şeflik dönemlerinin ceberut uygulamalarını, kendi insanına bakışını değiştirse, milleti tarihi, sosyal ve kültürel değerleriyle barıştırsa iyi olur. 

Tüm ülkede olduğu gibi şehrimiz de son 10 yıldır hızla değişiyor ve yenileniyor. Değişim adı altında yeni inşaatların çevresinde soğuk, itici, kaba kalın-beton yapılar yerine canlı yeşil kuşak çitleri yapılsa, hatta bu tür yapılara iskân ruhsatı verilmese olmaz mı? Bu konuda kamu ve çevre dostlarına çağrım; bu çalışmalar Devler ve sivil toplumun müşterek kampanyası olarak uygulama alanı bulmasıdır.

Şehir ve çevre, milletin ortaklığında olup, keyfiyete bırakılmayacak kadar önem arzeder. Kimse makam otoritesi adına şehri özel uygulama ve rantlara açma yanlışlığına sapamaz, sapmamalı da! 

Kalın sağlıcakla…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.