Bediüzzaman Said Nursi “Sözler “eserlerinde “Ene ve Zerreden ibaret bir elif bir noktadır.”dediği Otuzuncu Söz’de muhtelif hakikatler içinde “İkinci Mebhas’te” Zerrenin harekat vazife ve hikmetlerinden bahsederken;
“Beşincisi:Nihayetsiz kemalatı ilahiyeyi (Cenab-ı Hakkın sonsuz kemalatlarını), hadsiz celevat-ı Cemaliyeyi (Allah'ın güzel isimlerinin,esma i hüsnasının varlıklar üzerindeki akislerini) ve gayr-ı mütenahi tesbihat-ı Rabbaniyyeyi (Sayısız Rabbani tesbihatları),hadsiz celevat-ı Cemaliyeyi ve gayetsiz (sonsuz) tecelliyatı Celaliyyi (Rabbimizin Celali isimlerinin tecellisini) gayr-ı mütenahi (sınırsız) tesbihat-ı Rabbaniyyeyi şu dar ve mahdut zeminde (sınırlı yeryüzünde) ve mütenahi ve az bir zamanda göstermek için zerratı(zerreleri) kemali hikmetle kudretiyle tahrik ediyor!...”Zerreleri (Atomları,elektronları yahutta atom altı parçacıkları) harekete getiriyor.
“Beşbin hikmetle tahrik olunan zerratın tahavvülatını (Atomların harekeye geçirilmesi ve değişimini ve mahlukatın vücudunda vazife görmelerini) o akılsız feylesoflar (Batılı bilim adamları ve Felsefeciler) hikmetsiz zannetmişler ve Hakikatte; biri enfüsi (nefisle,kendisiyle ilgili) diğeri afaki(ufukla,çevreyle alemle) iki hareket-i cezbedaranede zikir ve tesbihi ilahi ile Mevlevi gibi zikreden ve deverana kalkan o zerreleri,kendi kendine,sersem gibi dönüp oynuyorlar zu'm etmişler(zannetmişler)İşte bundan anlaşılıyor ki,onların ilimleri ilim değil cehildir (cehalettir);hikmetleri hikmetsizliktir.”
Yine Üstad Bediüzzaman “Yedinci Şua “Ayetül Kübra”Kainattan Halıkını soran bir Seyyahın müşahedatıdır.” dediği eserde; “Sonra o seyahat-i fikriyeye alışan o mütefekkir misafire, küre-i arz lisan-ı haliyle diyor ki: "Gökte, fezada, havada ne geziyorsun? Gel, ben sana aradığını tanıttıracağım. Gördüğüm vazifelerime bak ve sahifelerimi oku!" O da bakar görür ki: Arz meczub bir mevlevî gibi iki hareketiyle; günlerin, senelerin, mevsimlerin husulüne medar olan bir daireyi, haşr-i a'zamın meydanı etrafında çiziyor. (Dünya güneş etrafındaki yörüngesinde tesadüfen gezmiyor.Kıyamet kopup tüm insanlığın diriltilip toplanacağı büyük meydanın sınırlarını çiziyor.) Ve zîhayatın (hayat sahiplerinin)yüzbin enva'ını(canlı türlerini) bütün erzak ve levazımatlarıyla(yiyecekleriyle beraber ) içine alıp feza denizinde kemal-i muvazene (denge içinde) ve nizamla gezdiren ve güneş etrafında seyahat eden muhteşem ve musahhar bir sefine-i Rabbaniyedir(Rabbimizin bir gemisidir.Mükemmel bir Uzay gemisi)
Yine Üstad Said Nursi Tevhidi ispat eden” Otuz ikinci Sözün Birinci Mevkıf’ ının Haşiyesinde(Dipnotunda); Sâni-i Hakîm(Hikmet sahibi Yaratıcımız), beden-i insanı (İnsanın vücudunu) gayet muntazam bir şehir hükmünde halketmiştir. Damarların bir kısmı, telgraf ve telefon vazifesini görür. Bir kısmı da çeşmelerin boruları hükmünde, âb-ı hayat olan kanın cevelanına medardırlar. Kan ise içinde iki kısım küreyvat (küreler) halk edilmiş. Bir kısmı küreyvat-ı hamra (Alyuvarlar)tabir edilir ki bedenin hüceyrelerine erzak (besin maddelerini ) dağıtıyor ve bir kanun-u İlahî ile hüceyrelere erzak yetiştiriyor (tüccar ve erzak memurları gibi). Diğer kısmı küreyvat-ı beyzadırlar(Akyuvarlar) ki; ötekilere nisbeten azdır, (Alyuvarlardan daha azdırlar). Vazifeleri, umumiyesi hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaadır ki, ne vakit müdafaaya girseler Mevlevî gibi iki hareket-i devriye ile sür'atli bir vaziyet-i acibe alırlar. Kanın heyet-i mecmuası (Kanın görevi) ise; iki vazife-i umumiyesi var: Biri: Bedendeki tahribatını tamir etmek. Diğeri: Hüceyratın enkazlarını toplayıp, bedeni temizlemektir. “1926 -1936 yıllarında yazılmış bu tefsir şu andaki tıp ilmi gerçeklerine zıt bir ifade taşımıyor!
Yine Miraç mucizesini ıspat edip akla yaklaştıran “Otuz birinci Sözde “bir soruyu cevaplarken dünyanın hareketinden bahsediyor. Sonsuz kudret sahibi Rabbimizin Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV) e Mi’raç Mu’cizesini tahakkuk ettireceğini ifade ile; bir soru ve cevapta: “Hem hatıra gelir ki: Ey mülhid(dinsiz)! Sen dersin: "Bin müşkülat ile tayyare vasıtasıyla ancak bir iki kilometre yukarıya çıkılabilir. Nasıl, bir insan cismiyle binler sene mesafeyi birkaç dakika zarfında kateder, gider, gelir?"
Biz de deriz: Arz gibi ağır bir cisim, fenninizce hareket-i seneviyesiyle (Uzay ilmine göre bir yıllık güneş etrafındaki yörüngesinde) bir dakikada takriben yüz seksen sekiz saat mesafeyi keser. Takriben yirmi beş bin senelik mesafeyi, bir senede katediyor.(Güneşin etrafında dönerken) Acaba, şu muntazam harekâtı ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kadîr-i Zülcelal; bir insanı, arşa getiremez mi ? Şemsin cazibesi denilen bir kanun-u Rabbanî ile Mevlevî gibi etrafında pek ağır olan cism-i arzı gezdiren bir hikmet, cazibe-i rahmet-i Rahman ile ve incizab-ı muhabbet-i Şems-i Ezel (Ezeli güneş gibi Rabbimizin cazibesi) ile bir cism-i insanı (Yani Peygamberimiz (ASM) ın mübarek vücudunu ) berk (şimşek) gibi arş-ı Rahman'a çıkaramaz mı?”
Risale-i Nur Tefsirinden derlemeye çalıştığımız örneklerden de anlaşılacağı gibi Üstad Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri Kur'an Eczanesinden yaşadığı asrın insanlarına ve tüm insanlığa devalar sunduğu gibi Üstad Bediüzzaman Said’e aynı eczaneden bu asrın insanlarına devalar sunmuştur. Mevlana ve Mevlevilerin ne masatla döndüklerini bu asrın insanlarına, yani bizlere tarif etmiştir. Mesnevinin lisanı o günün okur ve yazarlarının anlayacağı şekilde Farsça olduğu gibi Risale-i Nur’un lisanı da ecdadımızın lisanıdır. Yani “Osmanlı Türkçesidir.” Önemli olan bu Kur'an Eczanesinin ilaçlarından bizler yararlandığımız gibi Milli Eğitim Müfredatına Seçmeli dersler olarak dahil edilip yeni nesillerimizin de istifadelerine sunmaktır.Ecdada layık nesiller ancak bu hakikatlerin öğrenilip yaşanmasıyla mümkün olacaktır.Burada kendimizi sigaya çekecek olursak! Bizler kendi menfaatımızla ilgili konularda saatlerce ingilizce sözlükleri karıştırırken ;Ebedi hayatımız ve sonsuz saadetimize vesile olabilecek bu eserler için İnternetten “Risale-i Nur Kütüphanesi” Veb sayfasından “Sözler” eserini indirip anlamadığımız kelimenin üzerine tıklamak, çok zor olmasa gerektir. Rabbim Cümlemizi kataloğumuz Kur’an-ı Kerim’imizden, Rehberimiz ,Peygamberimiz Efendimizden (SAV) ve Onun Sünnet-i Seniyyesinden ve şefaatlerinden ayırmasın. Peygamberimizin varisleri olan Büyük İslam Alimlerinden özellikle Mevlana’mızdan ve Bediüzzaman gibi alimlerin eserlerinden istifademizi ziyade eylesin. Hoşça kalın. Allah’a emanet olunuz efendim.