Rızık da ecel gibi insan daha dünyaya gelmeden Rabbimiz tarafından belirlenmiştir.
Ecel nasıl kesin ise rızık da öyle kesindir ve herkesin rızkı tıpkı eceli gibi bellidir.
Hiçbir canlı dünyada kendisine taksim edilen rızkını tüketmeden ölmez.
Abdullah Abbas (r.a.) şöyle der:
“Allah Teala rızıkları yarattığı zaman, bu rızıkları yeryüzünün değişik yerlerine dağıtması için rüzgârlara emir buyurdu; onlar da emri yerine getirdiler. İnsanlardan kiminin rızkı yüz bin değişik yere, kiminin rızkı on bin yere, kimininki bin yere, kimininki yüz yere, kimininki bundan daha az veya daha fazla yere dağıtılmıştır. Kiminin rızkı da evinin kapısına bırakılmıştır; girip çıktıkça onu bulur. Her kul kendisi için yazılmış olan rızkın peşinden koşar ve bu koşma kendisi için taksim edilen rızık bitinceye kadar devam eder. Rızkı bitince ölüm meleği gelir ve ruhunu alır.”
Zira Rabbimiz rızkımız için yeryüzüne dağılıp çalışmamızı emrediyor.
Sen helal için çalış, O, emeğini zayi etmez, seni kimseye muhtaç etmez.
Rızkını verenin Allah olduğuna iman eden mümin kimseye minnet etmez, korkmaz ve kaygı duymaz.
Şair Nesimi ne güzel dile getirmiş bu hakikati:
Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem.
Müslüman izzet ve onur sahibidir, rızık endişesini taşımaz ve bilir ki O’nun yardım ve nimeti kendisine dayanıp güvenenlerledir.
Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı.
Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları hâlde akşam doymuş olarak dönerler.
Yüce Allah’ın bize nasip ettiği rızka da razı olmamız gerekir.
Neden başkası varlık içinde zevküsefa sürüyor neden ben darlık içindeyim demekten de sakın.
Zira kiminin nasibine çok düşer kiminin nasibine de az düşer.
Hırsa kapılıp, aç gözlülük edip elimizdekine şükür etmez isek darlık ve sıkıntı peşimizi bırakmaz, dünya ve ahirette bedbahtlardan oluruz.
Bu sebeple Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
Sizden biri, mal ve yaradılışça kendisinden üstün olana bakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin!
Böyle yapmak, Allah’ın, üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.
O’nun taksimatı hep hikmetle doludur, az vermesi de çok vermesi de bir hikmete mebnidir.
Sen çok istersin ama vermemesi senin hayrınadır.
Belki o varlık ve zenginlik senin Cenab-ı Hakk’ı unutup şımarmana, helakine sebep olacaktı.
Karun gibi kendini müstağni görüp kaybedenlerden olmak da var.
Az vermesindeki hayırları gör de sana verilen rızkına rıza göster, şükrünü artır ki Hak Teala da nimetini artırsın.
Ey salik, unutma her faninin aldığı nefesler sayılı olduğu gibi yiyeceği lokmalar da sayılıdır.
Sana yazılan son lokmayı yemeden göçmezsin bu fani âlemden.
Sakın ola rızık için endişe etme, rızkın gelir seni bulur.
Mevlana Hazretlerinin şu sözünü de aklından çıkarma:
“Rızkın sana âşıktır, o senin sabırsızlığını bilir de emekleye emekleye sana doğru gelir.
Ey rızkının geç kaldığından korkan zavallı!
Sabrın olsaydı rızkın gelir, âşıklar gibi sana sarılırdı.”
Kaynak: Dr. Lamia Levent ABUL