“Romanı önemsiyor, dahası roman yazıyorsanız mevcut durum feci şekilde iç karartıcı. Akıllı insanlar romanlardan neredeyse içgüdüsel olarak uzak duruyorlar. İsim yapmış romancılar perişan durumda ve ‘söyleyecek sözü olan’ yeniler neredeyse romandan başka ne varsa onlara yöneliyor. Bunu bir yozlaşmanın takip edeceği açık. Ucuz kırtasiyecilerden herhangi birinde yığınla üç kuruşluk hafif romanlara bir bakın. Bunlar romanın soysuzlaşmış devamıdır.
Kimileri romanın yakın gelecekte ortadan kalkacağını düşünüyor. Ben anlatması çok sürecek ama aslında gayet açık olan sebeplerle buna inanmıyorum. Fakat eğer en iyi edebi zekâlar romana dönmezlerse onun baştan savma, aşağılık ve umutsuzca yoz bir tür olarak varlığını sürdürmesi daha büyük ihtimal.”
Böyle iç karartıcı, moral bozucu ama bugünlerde büyük puntolu, klişe konu ve meselelerden ibaret sözde romanlara bakınca 1936’da kaleme alınmış bu yazının öngörülerinin tuttuğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Evet bu düşünceler büyük romancı George Orwell’e ait. 33 yaşındayken, yani en büyük eseri Hayvan Çiftliği’ni yazmadan 8 yıl, diğer kült romanı 1984’ten 13 yıl önce. Yukarıdaki büyük iddialarının dayanaklarını merak etmemek elde değil, birazdan öğreneceksin sevgili okur!
İki romanla büyük ses getiren, adını roman tarihine yazdıran büyük bir romancının ıskalandığını düşündüğüm gazete yazılarından birinde geçiyor bu sözler. Neyse ki Can yayınları bu yazıları bir araya getirdi ve ‘Edebiyat Üzerine’ adıyla kitaplaştırdı.
Orwell romanın itibarının çok düştüğünü, hatta eskiden ‘hiç roman okumuyorum’ sözünün eskisi gibi mahcubiyetle değil gururla söylendiğini dillendirerek başlar 1936’da yayınlanan yazısına. Daha da ileri gider; “eğer roman yazıyorsanız öbür edebiyat türlerine göre o kadar zeki olmayan insanları muhatap alıyorsunuz demektir.” Romanın aşağı bir sanat türü olduğu, akıbetini önemsemeye gerek olmadığı savıyla devam eder yazısına. Hemen arkasından romanın kurtarılmaya değer olduğunu ama bunun için zeki insanların ikna edilmesine ihtiyaç olduğunu da ekler.
Asıl nedene adım adım yaklaştığımı sorunun romanın varlığının gürültüyle bastırılması olduğunu vurgulayan cümleyle hissediyorum; “Düşünen birine niçin roman okumadığını sorun, temeldeki sebebin genelde tanıtım yazılarında yer alan çirkin zırvalık olduğunu göreceksiniz. Meselâ geçen hafta Sunday Times gazetesinde çıkan şu örneğe bakın: ’Bu kitabı okuyup da zevkten çığlık atmazsanız ruhunuz ölmüş demektir.”
Evet ihale eleştirmenlere, daha doğrusu gazetelerde kitap tanıtım yazıları yayınlayan, karşılığında aldıkları parayla geçinen yazarlara kaldı.
Bugün yayınlanan edebiyat dergilerinde, gazetelerin kitap eklerinde yer verilen kitap değerlendirmelerine baktığımızda Orwell’ı anlıyor ve hak veriyorum.
Yayınevinden gazeteye gönderilen onca romanı eleştirmen okuyacak ve her halükârda iyi şeyler yazmak zorunda kalacaktır. ‘Bu roman okunmaya, üzerinde düşünmeye bile değmez, vakit kaybı’ diyemezsiniz çünkü gazete yayınevinden gelen reklâm paralarıyla dönmektedir. Günümüzle bir bağlantı kurduk ama o dönemki gazete ve dergi yazılarının etkisine, karşılık bulmasına bakarak bugün bu türden işlerin pek de önemsenmediği, yazarlara bırakın para vermeyi, yazısının yayınlandığı dergiyi bile kendi satın aldığı (pek çoğunda böyle, en azından nezaketen hiç olmazsa dergi gönderenler var) herkesçe bilinir. Özetle, romanların hepsi okuyucuya bir deha ürünü olarak dayatılınca hepsinin zırva olduğunu düşünmeye başlanması normal der Orwell.
Yukarda belirttiğim nedenlerden dolayı her romanın değerlendirilmeye değer olduğu farz edilince iyi bir roman eleştirisinin olmayacağı da aşikâr. Kötü bir kitabın iyi olduğunu söyleme günahını bir kez söyledikten sonra ondan geri dönüş de imkânsızdır, öte yandan bu günahı işlemeden roman eleştirisiyle geçinmek de mümkün olmaz.
Orwell bu ilginç yazıda bir öngörüde daha bulunur ki takdiri günümüz okuruna bırakmak isabetli olur bence; “Tanıtım yazıları daha uzun süre devam edecek, gitgide de kötüleşecektir; bunun tek çaresi onların bir şekilde görmezden gelinmesinin yolunu bulmaktır. Bununla birlikte illâ yazılacaksa en önemli ihtiyaç bir derecelendirme yöntemi bulmaktır. Çok sayıda romanın adının bir kere bile anılmaması gerekiyor bu yöntemde.