Romanya: Bükreş’ten Köstence’ye-2

Geçen ele aldığın ilk bölümde Romanyalıların sakin, yumuşak başlı olduğundan bahisle güvenilir ve özgün yapılarıyla da çeşitli ekonomik sınıflarda oldukları kolay anlaşılıyor demiştim.

Geçen ele aldığın ilk bölümde Romanyalıların sakin, yumuşak başlı olduğundan bahisle güvenilir ve özgün yapılarıyla da çeşitli ekonomik sınıflarda oldukları kolay anlaşılıyor demiştim. Romanya halkı genelde böyle de olsa ülkede gerçek Romanyalı azalmış durumda. Bu azalmada gençler daha önde. AB girdikten sonra Rumen gençleri daha iyi bir hayat için zengin ülkelerine göç etmiş. Böylece kaliteli, sulama imkânı bol ve geniş arazilere sahip olan topraklar çoğunlukla doğu Avrupa ülkelerine ya satılmış veya kiralanmış durumda. Bunlar arasında az da olsa Türkler var.

Eski Bükreş bunca güzel mimarisine rağmen, hüzünlü bir şehir görünümünde. Şehrin merkezinden geçen kanalın bir tarafında yeni modern, eski de olsa tamir edilmiş klasik evler bulunurken; öte yanında oldukça geniş parkı içinde Parlamento Binası (Saray) muhteşem bir duruş sergiliyor.

Tarihi merkezde bir grup gence adres soruyorum. Türk olduğumu anlayan gençler, 2 gün sonra İstanbul’a uçacaklarından bahsederek, ülkem hakkında epeyce övgüler de duyuyor, yarım saat kadar bir parkta ülkem hakkında soruları da cevaplıyorum. Eskiden kalma dar sokaklar, değişik tarzda mimarisi ile geniş meydanlara açılıyor. Birkaç Türk ve yabancı öğrenciden aldığım, Romanya da Romanya’da eğitimin ucuzluğu oldu.

Romanya’da Tuna Nehri yakınlarında ziraat yapan Konyalı bir ailenin daveti üzerine bizdeki eski köy otobüsü tarzındaki araçla işletmelerine gidiyorum. Tuna havzasında yer alan Köyde, arazilerinin neredeyse tamamı kirada, patates, havuç, mısır ve ayçiçeği baş ürünler olarak üretimde. Çoğunluğu orta ve üst yaştan oluşan işçiler hafta sonu haftalıklarını alıp, köyde içki ve kumarda neredeyse tamamını tüketiyorlar. Ertesi gün Tuna Nehrini takip ederek Türk yurdu Köstence’ye geçiyoruz.

Köstence (Constanța) Romanya'nın Dobruca bölgesinde, Karadeniz kıyısındaki en büyük liman şehri. Sakin bir sahil şehri olan Köstence 1419'dan 1878 e kadar bölgedeki diğer yerlerle beraber Osmanlı da kaldı. Burada önemli bir Türk-Tatar azınlık yanında Türkçe konuşan Çingeneler de yaşamakta.

320 bin nüfusa sahip Köstence hayli zengin, toprak mükemmel, yol boyunca üst seviyede zirai üretim yapıldığına şahit oluyoruz. Merkezde bulunan 6 caminin de faal olduğu bilgisini de alıyoruz. 1869 de, Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan ve halen ayakta olan Hünkâr Cami (Aziziye Camii) küçük ama etkileyici haliyle her yerden görülüyor ve ihtişamını da koruyor. .

Camii gezmek istediğimizde görevli kadın önce almıyor, Türk olduğumuzu öğrendiğinde de duygulu ve az buçuk Türkçesiyle buyur diyor. Pomak asıllı bu aile caminin 150 senedir bakımını üstlenmiş. Bize torpil yapılarak cami minaresinin üst şerefesine kadar çıkıyor; şehre ve Karadeniz’e üstten bakıyoruz. Klasik mimarisi ile güzel evler olsa da, şehir de imar işleri yavaş yürüyor.

Köstence’de Yunus Emre Türk Kültür Merkezi (YETKM) 14 Kasım 2011 tarihinde faaliyete geçmiş. YETKM, faaliyetlerine öncelikle Türkçe kurslarıyla başlamış, daha sonra keman, halk oyunları, hüsn’ü hat, resim, ebru sanatı gibi farklı alanlarda kursları çeşitlendirmiş durumda.

Türklere ait birkaç dükkân (kasap, pastane) işleten vatandaşlarımızı ziyaret ediyoruz. Daha önceden yerleşmiş Türkiye Türkleri yanında yerli olanların Türkiye ile olan irtibatları pek de kuvvetli değil. Yerli halk Romanlar ile Türkler arasında ciddi bir bağ ve yardımlaşma var. Azgın dalgaların çarptığı sahilde bolca kafe ve eğlence merkezleri ile eğlenen gençlere rastlıyor, onlarla sohbet ediyorum.

Romanya bir kare de olsa görmeye değer. Avrupa’nın Polonya gibi çok da gelişmiş ülkesi olmamakla beraber, Doğu Avrupalıların (Almanya, İspanya, İtalya, Hollanda gibi) oldukça alaka duyduğu bölgeler arasında yer alıyor. Görülen odur ki fakir Doğu Avrupa ülkeleri (Romanya, Bulgaristan, Yunanistan) zengin Batı Avrupalılar tarafından ele geçirilecek. Doğuavrupa zamanla zenginleşse de, kaybettiklerini geri alamayacaklar. İşçiliğin de ucuz olduğu bu ülke şu an Türkiye için de cazibe noktası durumunda.

Romanya da gezmek, Türkiye’nin Batı-Geçit bölgelerinde gezmek gibi. Hele de Tuna Nehri kenarında olmak insanı tarihin derinliklerine, nal ve mehteran bölüklerinin davul seslerine götürüyor. Eflak- Boğdan Prensliğinin de kurulduğu bu yerler, ah çekmemize de sebep oluyor, diyebiliriz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

KÜLTÜR-SANAT HABERLERİ Haberleri