İnsanların bir çoğu sevgiyi yaşadığını iddia eder. Halbuki bu insanlar gerçek sevgiyi hiçbir zaman öğrenmemişlerdir çünkü gerçek sevginin asıl yaşandığı yer olan ruha değer vermemekte, duygularını yalnızca dış görünüşe, sosyal statü ve sosyal çevre, ortak yönler gibi dünyaya ait ve geçiçi kavramlara dayandırmaktadırlar. Oysa gerçek sevgi yalnızca ruhta yaşanan sevgidir.
Ruhta yaşanan sevginin kaynağı ise Allah'a olan iman ve Allah sevgisidir. Eğer kişi ruhunda Allah'a karşı derin bir sevgi beslemiyorsa, hiçbir insanı gerçek anlamda sevemez ve kimse de ona gerçek anlamda sevgi hissedemez. Çünkü gerçek sevgi Allah'a yöneltilerek ortaya çıkar.
Bundan dolayıdır ki sevgi ancak Allah sevgisi varsa bir değer kazanır. Mesela bir insana, bir resime veya canlı ya da cansız herhangi güzel bir başka varlığa yöneltilen sevgi Allah sevgisinden kaynaklanıyorsa çok derin bir değer kazanır. Aksi takdirde o sevgi gelip geçicidir ve dünyevi olan her şeyin yok olup gittiği gibi kısa bir sürede yok olacaktır.
Bir kimse eğer Allah'ı seviyorsa O'nun yarattıklarına, O'nun tecellilerine yönelik de büyük bir sevgi hisseder ve Allah'ın yarattıklarını severken de gerçekte Allah’a karşı sevgisini göstermiş olur. Yaratıcımız olan Allah’ı büyük bir aşkla, coşkuyla seven kimse bize saymakla bitiremeyeceğimiz nimetler bahşeden Allah'a çok derin bir sevgi hisseder ve teşekkür etme isteği duyar.
Dünyanın geçeçi hevesine ve menfaatine dayalı olan arkadaşlıklar, dostluklar, iş ortaklıkları veya evlilikler "hiç bitmeyecek" denmesine rağmen hemence bitip yok oluyor. Birbirlerini sevdiklerini, birbirlerine değer verdiklerini söyleyen kişiler bir anda birbirlerinden soğuyor ve hakaretler eden, birbirlerine karşı düşmanca olan ve birbirlerine mahkemelerde süründürmeye var güçleri ile gayret eden, birbirlerine iftiralar atan ve birbirinden intikam alma hırsına dönüşen insanlara dönüşüyor.
Bunun tek bir nedeni olan ve sevgi olarak isimlendirilip ama gerçekte sevgiyle alakası olmadığı gibi temelinde Allah sevgisi de bulunmayan, yalnızca karşılıklı sözleşmeli menfaatlere dayalı bir bakış açısıdır.
Öyleyse Kalbi Allah sevgisiyle, Allah aşkıyla dolu ve ruhu aradığı gerçek gıdaya kavuşmuş olan bir insan olmak için samimi olarak düşünelim. Aksi halde hayatı boyunca boş emeller peşinde koşan, aradığına da asla ulaşamayan insanlardan olabiliriz. Allah esirgesin.
Gerçek sevginin Allah sevgisi olduğunu Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)
Şule Akdemir