Amerika ve Rusya, Suriye’de ateşkes konusunda epey bir yol aldı. Anlaşmaktan başka da çareleri yok gibi.
Yoksa bilinçlenen İslam coğrafyası karşısında en fazla 20 veya bilemediniz 40 yıl içinde ne Avrupa ne Rusya ve ne de Amerika diye bir şeyin kalmayacağını adları gibi biliyorlar.
Suriye sorunuyla ilgili olarak batılı dostlarımızdan sesi çıkan ve muhatap olduğumuz tek ülke Amerika.
Kendisine “Ya bizi ya PYD’yi seç” dedik. Diplomasi dilinde mahir Amerika, “ne sizden vazgeçerim ne PYD’den” dedi.
Bu cevap karşısında iktidar muhalifleri harekete geçti ve “Bir avuç PYD’linin karşısında diplomasi zafiyetimiz had safhada” yorumları yaptılar.
Dünyanın dördüncü, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’nin PYD ile eşitlenmesi muhalefete göre tam bir beceriksizlik.
Çözüm, Rusya ile anlaşma olması imkansız olduğuna göre bölgenin güçlü ikinci gücü Amerika ile bir an önce anlaşmaya varmak.
Ak Parti yanlısı medyadan da bu görüşte olanlar az değil.
Siyonist medyanın estirdiği rüzgardan nasiplenmiş Müslüman yazarlarımız yorum yapmakta milli varlığa düşman medyadan pek geri kalmıyor.
Her gün onların köşesini okuyup laf yetiştirmekten dolayı özgün bir görüş ortaya koymaları da imkansız gibi.
Kim ne derse desin! Şu an Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın Suriye konusunda ayak diretmesi kadar tutarlı, doğru ve kararlı başka duruş görülmüyor.
Varşova Paktı’nın dağılması sonrası NATO’nun işlevinin sona erdiğine dair görüşlerin arttığı bir ortamda NATO Genel Sekreteri Willy Claes The Independent gazetesinde, "NATO'nun Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da etkinliğini artıran ve tehlikeli boyutlar kazanan radikal dini akımlara karşı önlem almaya karar verdiğini" söylüyordu.
Peki, bu nasıl olacaktı?
Claes bunu şu şekilde izah ediyordu: "NATO elçileri Ortadoğu’da birçok ülkenin yönetimiyle temasa geçerek alınabilecek önlemleri tartışacak. Bu arada söz konusu çalışmalar ilk etapta hükümetler ile yetkililer arasındaki temaslarla sınırlı kalacak ancak gerektiğinde birlikte operasyonlar yapılabilecek".
Bu açıklamalar sonrası Suriye’de olağan gelişen bir savaşın olduğunu iddia etmek, PYD’nin bölgesel sıradan bir Kürt direnişi varsayımıyla mevcut dengeler içerisinde konumlandırmak saflığın daniskasıdır.
Artık Rusya ve Amerika’nın köşe kapmaktan öte Esed sonrası İhvan-ı Müslim benzeri bir yapının Suriye’de hakim olmasını istemeyiş gayretleri görülmeli.
Şu an ve sonrası için Rusya karşısında Amerika tercihi yapmak her ikisinin kazdığı kuyuya bile bile gidip düşmekten farksızdır.
Bu aşamadan sonra Rusya ve Amerika’yı karşımıza almadan yeni, bölgesel stratejiler geliştirmek zorundayız.