Sabrın Ne Demek Olduğunu Biliyor Musunuz?

Şule Akdemir

 

      Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 153)

      Pek çok insan tarafından kabul edilen sabır anlayışı zorunlu olarak tahammül etmek eyleminden türemiş olmakla birlikte bu anlayış gerçek anlamda sabrı karşılayamamış ve yanlış bir kaynağa dayandığı için insanlarda yüksek bir etki oluşturamamış, süreklilik gösterememiştir.

     Toplumun büyük bir kesimi sabrın gerçek anlamını, gerçekten sabırlı bir insanın nasıl davranması gerektiğini, bu özelliğin Allah Katındaki önemini bilmez. Bu kimseler arasında sabır, daha çok insanın hayatı boyunca karşılaştığı zorluk ve sıkıntılara göğüs germesi, bunlara katlanması ve tahammül etmesi olarak algılanır. Bu anlayış içerisinde sabrın, "bir yere kadar dayanma gücü" olduğuna inanılır ve bu doğrultuda "sabrın zaman zaman taşması", "sabrın tükenmesi" gibi tavır bozuklukları da son derece normal karşılanır. Dahası bu çarpık anlayışa göre, sonunda somut bir çıkar elde edilemeyecek bir konuda sabır göstermek de son derece yersizdir.

      Bir ömür boyu devam eden gerçek sabrın asıl kaynağı müminlerin Allah'a olan imanlarıdır. İman eden bir mümin Allah'ın ilminin ve aklının tüm varlıkları sarıp kuşattığını, Allah'ın izni olmaksızın tek bir olayın dahi gerçekleşmediğini ve tüm olayların ardında Allah'ın tasarladığı binlerce hayır ve hikmetin gizli olduğunu bilir. Bunun yanında Allah'ın iman edenlerin dostu, velisi ve yardımcısı olduğunu, dolayısıyla ilk bakışta farklı görünse bile aslında tüm olayların inananların lehinde geliştiğini unutmaz. Allah'ın kendisi için belirlediği kadere tereddütsüz teslim olur ve rıza gösterir. Bu nedenle sabır mümin için zorlanarak yaşanan bir ahlak özelliği değil, aksine gönül rızasıyla ve hoşnutlukla yaşanan ve zevk alınan bir ibadettir. İşte Kuran'da Allah'ın insanlara öğrettiği gerçek sabır ile toplumda yaşanan sabır anlayışının farkı da bu noktada ortaya çıkar.  

     Kuran'da öğretilen gerçek sabır bu tahammül anlayışından çok farklıdır. Öncelikle inananlar, sabrı Allah'ın bir emri olarak yaşarlar ve bu nedenle de hiçbir zaman onların sabırlarında tükenme ya da taşma gibi bir durum söz konusu olmaz. Hayatlarının sonuna kadar bu ibadeti şevk ve heyecan ile yerine getirirler. Bunun yanında onlar yalnızca Allah için sabrettiklerinden dolayı sabırlarının karşılığında mutlaka somut bir menfaat beklentisi içerisine girmezler. Gösterdikleri üstün ahlak neticesinde Rabbimizin rızasını kazanacaklarını bilmek, onlar için alabilecekleri tüm karşılıkların en güzelidir.

     Tüm diğer mümin özellikleri gibi sabır da ancak imanı kavramakla ortaya çıkar. Çünkü iman etmek Allah'tan başka bir ilah olmadığını, O'nun ilminin tüm varlıkları kuşattığını, Allah'tan başka kaderi belirleyebilecek bir güç olmadığını, O dilemedikçe hiç kimsenin hayır ya da zarar sağlayamayacağını kavramak demektir.

     Müminlerin güzel bir sabır gösterebilmelerinin bir nedeni de imanları sayesinde, Rabbimizin üstünlüğünü ve yüceliğini takdir edebilmiş olmalarıdır. Allah'ın sonsuz akıl ve sonsuz ilim sahibi olduğunu bilen bir insan, kendisi için olabilecek en güzel yaşamı da ancak Rabbimizin belirleyebileceğini bilir. Allah geçmişe, günümüze ve geleceğe ait tüm varlıkların ve tüm olayların bilgisine sahiptir. İnsan ise hem sınırlı bir akla sahiptir hem de kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu tespit edebilme konusunda hata yapmaya yatkın bir varlıktır. Çoğu zaman olumsuz gibi görünen bir olay aslında o kişiye pek çok yönden hayır getirecek olabilir. Ancak insan bu durumdan habersizdir. Allah Kuran'da, "... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216) ayetiyle kullarına bu önemli gerçeği hatırlatmıştır. Güzel bir sabırla sabredenlerin bir özelliği de "kader gerçeğini kavramış tevekküllü insanlar olmaları"dır.

      Kuran'da müminlerin sabırlı ve tevekküllü olduklarına şöyle dikkat çekilmiştir:

      Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. (Nahl Suresi, 42)

      Bunun yanında iman edenlerin bir ömür boyu sabırlarında kararlılık gösterebilmelerinin bir sebebi de kalplerinde güçlü bir Allah korkusu yaşıyor olmalarıdır. Müminler, Allah'ın kullarına sonsuz merhamet eden ve onları çok seven olduğunu bildikleri gibi, aynı zamanda azabının da güçlü olduğunu bilirler. Dünya hayatında her ne zorlukla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar,     Allah'ın bunu kendilerini denemek için yarattığı gerçeğini bilen müminler, gösterdikleri sabırdan hiçbir şekilde taviz vermezler. Çünkü onlar ölümden sonra hesap günüyle karşılaşacaklarını ve o gün sabredenlerin gösterdikleri güzel ahlakın karşılığını alacaklarını bilirler.

     İşte onların sabırlarının temelini oluşturan konulardan biri de budur; hesap gününe ve ahirete kesin bir bilgiyle iman etmiş olmaları. Sabır gösterdikleri her olayın hesap gününde karşılarına çıkacağını ve Allah'ın sabır gösterenleri rahmetiyle müjdelediğini bilmelerinden kaynaklanan güç ile sabırlarında kararlılık gösterirler.

     Görüldüğü gibi, Kuran'da bildirilen gerçek sabrı yaşayabilenler sadece müminlerdir. Çünkü Allah'a samimi bir iman ile bağlanıp teslim olan, Rabbimizin yüceliğini takdir edebilen, kadere karşı tam bir tevekkül gösterebilen, Allah'tan güçlü bir korkuyla korkan, bu dünyanın gerçek yüzünü kavramış olan, ahiretin varlığına kesin bir iman ile iman edenler yalnızca onlardır.

     Müminler başlarına bir zorluk geliyorsa bunu yaratanın Allah olduğunu ve bunun mutlaka kendileri için hayırlara vesile olacağını bilirler. Allah'ın kendileri için en güzel kaderi belirlediğini bildikleri için karşılaştıkları her olaya gönülden razı olur ve hoşnutlukla tevekkül ederler. Bir ayette Allah müminler için "Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir." (Ankebut Suresi, 59) şeklinde bildirmiştir.

     Bunun yanında Kuran'da, "Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır." (İnşirah Suresi, 5-6) ayetleriyle de bildirildiği gibi, Allah'ın zorlukları kolaylıklarıyla birlikte yarattığını ve bunun Allah'ın değişmeyen kesin bir kanunu olduğunu bilirler. "Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez..." (Bakara Suresi, 286) ayetiyle Allah kullarına önemli bir gerçeği daha hatırlatmıştır. Allah her insanı, ancak üstesinden gelebileceği zorluklarla denemektedir. Dolayısıyla insan bir zorlukla karşılaşıyorsa, kesin bir gerçektir ki Allah o kişiye bu duruma sabredebileceği gücü de vermiştir.

     Müminlerin sabrı akılcı bir sabırdır

      Müminlerin sabrı, karşılaştıkları zorlukları ortadan kaldırmak ve sıkıntıları gidermek için hiçbir çaba harcamadan sadece beklemek şeklinde değildir. Böyle bir anlayış son derece yanlış olur. Aksine Allah müminlere akıllarını, vicdanlarını ve imkanlarını sonuna kadar kullanarak insanların huzurunu ve rahatını sağlayacak her türlü tedbiri almalarını da emretmiştir. Bu nedenle müminler bir yandan sıkıntılara gönül rızasıyla sabrederken, bir yandan da tüm güçleriyle sıkıntı oluşturan konuları ortadan kaldırmanın yollarını ararlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

.

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.