- Tarihçi Mikail Bayram, Alâeddin Keykûbâd’ın öldürülmesinde büyük pay sahibi olan Vezir ve Mimarcıbaşı Sadettin Köpek’in, kendi yaptırdığı Kubad-Abad Sarayında bıçaklanarak feci şekilde öldürüldüğünü söyledi.
Kubad - Abad Sarayının Duvar Çinileri
Kubad Abad Sarayı, dillere destan sekiz köşeli yıldız ve haç biçimli duvar çinileriyle donatılmıştır. Anadolu Selçuklu Sanatı insan tasvirleri hakkında bize bilgi veren bu çinilerin çoğunluğunda ağırlıklı olarak “Türk oturuşu” olarak anılan bağdaş kurup oturmuş sultan ve saraylıların tasvirlerine yer verilmiştir.
Bazılarında da hasbahçe ve cennet bahçesine ait av hayvanları ve sultanı simgeleyen çift başlı kartalın göğsünde “es sultan”, ”el muazzam”, ”es saadet” yazılıdır. Sitilize bitki motifi olarak sembolik anlamlar taşıyan hayat ağacı, lotus çiçeği ve haşhaş gibi bitkiler yer almaktadır. Kubad Abad Sarayı çinilerinde kullanılan tüm minyatürler Selçuklu simgeler dünyasını yansıtan ikonografisiyle birlikte sembollerle yüklü bir masal atmosferi oluşturmaktadır.
Saray Odalarında Isıtma Tesisatı Vardı
Büyük Sarayın daha önce benzeri görülmemiş, kervansaray tarzında inşa edildiği düşünüldüğünde; birer mücevher gibi göz kamaştırıcı, süslü, figürlü çinilerle bezeli, eşsiz bir yapı olduğu kabul edilmekle birlikte odalarında sıcak su, ısıtma ve kanalizasyon tesisatı olduğuna dair izler bulunmuştur.
“Süt Gibi Tatlı Sulu, Yeşil Renkli Bir Gölü Var”
İbni Bibi, Selçuknâmesinde, Kubad-Abad Saray Külliyesi ile Beyşehir Gölü’nün güzelliğini “Hava misk kokulu, yer güzellikle dolu. İçinde her cins av hayvanı dolaşmakta. Süt gibi tatlı sulu, yeşil renkli bir gölü var. Üzeri kadifenin kıvrımları gibi dalgalarla dolu. Oranın üzerinde 20 ada saydım. Hepsi meyveyle ve ağaçlarla dolu. Göl tarafında bir çeşme akmaktadır. Ondan içen yaşlılar gençleşmektedir. Oradan buz gibi soğuk ve şarap gibi lezzetli bir su akmakta. Kaynağı yeni yetme birinin yanağı gibi.” şeklinde tasvir ediyor.
Peki ya şu şiirlere ne demeli?
“Cennet gibi güzel bir dağ eteği. Yoksa, gök oranın toprağına amber mi saçmiş?
Yeri yeşillikten firuze rengini almış. Lâleden üzeri sanki kan lekelerine dönmüş.
Nesrinden, yasemenden ve nesterenden meydana gelen güzel bir çemen değil, sanki gökyüzü.
Her köşesinde gülsuyu akıtan bir çeşme. Orada akan sanki su değil parlak bir kristal.”
İbn-i Bibi, Kubâdâbâd hakkında yazarken bunları söylüyor:
“Duvarlarının güzelliği kıskançlıktan gökkuşağının rengini solduran, firuze ve lacivert renklerdeki döşemeleri… Büyük sarayın duvarlarını süsleyen göz kamaştırıcı firuze (turkuvaz), lacivert çiniler onun tanımına çok uygundur.”
Sadeddin Köpek Feci Şekilde Bıçaklanarak Öldürüldü
Beyşehir Gölü’nün güzelliği ve diğer Selçuklu saraylarına benzemeyen özellikleri ile Kubâdâbad Sarayı’nın göz kamaştıran muhteşemliği anlatmakla bitmez. Seyyah İbni Bibi, o devirlerdeki Beyşehir Gölü ve Sultan Alâeddin Keykûbâd’ın saray mimarcıbaşı Sadeddin Köpek’e yaptırdığı sarayla ilgili önemli bilgiler veriyor.
Kabad-Abad Saray kalıntıları üzerinde gezerken Tarihçi-Yazar Mikail Bayram, Vezir Sadeddin Köpek’in nasıl öldürüldüğüyle ilgili bilgiler de vermişti. Türkiye Selçuklu Devleti açısından problem olmaya başlaması üzerine II.Gıyaseddin keyhüsrev tarafından Kubad-Abad Sarayına davet edilerek burada, kendisine şarap içirilmek suretiyle sarhoş olmasının sağlandığı ve daha sonra sultanın subaşısı Hüsameddin Karaca tarafından ilk bıçak darbelerine maruz kalmasına rağmen dayanıklı olması dolayısıyla ölmediği ve mutfak bölümüne kaçtığını, burada da Emir-i Âlem Togan’ın kılıç ve diğerlerinin bıçak darbeleri sonucunda öldürüldüğünü söyledi.
Cesedi sonra Konya dış surlarının birinin girişine elaleme ibret olsun diye asılı tutulduğu ve ipin kopmasıyla birlikte bir kişinin bu cesedin altında kalarak öldüğünü de aktaran Bayram, Alâeddin Keykubat’ın zehirlenerek öldürülmesinde İran yanlısı devlet adamları ile büyük oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in de payı olduğunu ifade etmişti. En büyük pay sahibinin ise Sadeddin Köpek’e ait olduğunu belirtmişti.
YARIN: Hitit Su Anıtı (Eflatun Pınarı).