Bu haftanın ikinci gününde, daha önceden olmayan “Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları”na, kurul üyelerinin atanmasına yönelik haberlerle başladık. Yeni Devlet sisteminin uygulanmasına yönelik olan bu kurulların çalışma usulleri ve uygulamaları herkesin merak konusu olacak gibi.
Politika Kurullarının oluşma sebeplerini, görevlerini, hükümet (yürütme) üzerindeki etkilerini, yaptırım gücünü, sorumluluklarını elbette sorgulayacak değiliz ama temennimiz bu sistemin başarılı olması ülkemin geleceği hakkında ciddi uygulamalara imza atmasıdır. Bu konuda bir tarımcı olarak bizi ilgilendiren yanı tarım politikalarının nasıl temsil edileceğidir. Gerçi, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu kısmen tarım ile ilgili olsa da zannederim kurul tarımı temsil ediyor diyemeyeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde kurulların görevi belirlenmiş durumda. Yeni sistemde Kurulun görevleri, “politika önerileri yapacak ve geliştirecek, icra faaliyetlerini izleyerek ilerleme raporları hazırlayacak. Sağlık politikalarını belirlerken, Sağlık Bakanlığı da icracı Bakanlık olarak bu Kuruldan gelen politikaları yerine getirecek, bunun yanısıra ihtiyaçlar göre analiz yapacak, politika yapım sürecinde paydaşları artıracak ve politikaları takip edecek” olarak ifade buluyor.
Bu kurula atananlar, Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Dr. Sema Ramazanoğlu, Prof. Dr. Serkan Topaloğlu, Dr. Ümmü Gülşen Öztürk, Zülfiye Füsun Kümet, Prof. Dr. Zümrüt Begüm Ögel.
Kurul üyelerinin tamamının mesleği neredeyse sağlıkla ilgili durumunda. Bunlardan birisi gıda, diğeri kimya ilmi ile ilgili. Hayırlı olsun.
Söz konusu gıda olunca, ister istemez aklımıza gıda kaynakları geliyor. Bu geliş de akla hemen tarımı çağrıştırıyor. Yani bir ülkede tarım yok ise sağlık ve gıdadan söz etmek biraz eksik söz anlamına gelir. Her şeyden önce sağlığa ve gıdaya ulaşmak için yol tarımsal üretim yani gıda kaynaklarından geçer.
Çok zaman ifade ettiğim bir konu var ki bunu tüm tarımcılar, dolayısıyla gıdacılar da bilir. Türkiye sıradan bir ülke değil ve gıda kaynakları yani hammadde konusunda en azından büyük oranda dışa bağlı olamaz, olmamalıdır da. Eğer iddialı ve misyonu olan bir ülke iseniz, gıdada dışa bağımlılık tehlikelidir. Gerçi tarımımız son 15 yılda çok yol aldı ancak potansiyelimizin tam olarak kullanıldığını söylemek hayli zor.
Gelişmiş ülkelerin tarihine bakılırsa, bu ülkeler önce tarımda ve gıda arzında belli seviyeye ulaşmış, ardından sanayi kalkınmasını gerçekleştirmişlerdir. Kaldı ki Türkiye tüm hedefleri ve değerleriyle bu ülkelerin hiç birine benzemez. Bu yüzden de dünya medeniyetinde ayrı bir yeri vardır ve ara verdiği değerlerini tamamlamak zorundadır. Bunun için tüm gücünü kullanmak temiz gıdaya ulaşmak, sağlıklı nesilleri yetiştirmek zorundadır. Düzgün bir tarım politikası olmadan gıda ve sağlıktan bahsetmek evrensel değerlere ve gerçeklere aykırıdır.
Bu manada kurul üyelerinin sağlık ve gıda politikalarını belirlemede ilk ve temel hedefi ülkemizde tüm tarım potansiyelini kullanmaya yönelik, uygulamanın kendilerine verdiği yetkilerle Tarım ve Sağlık Bakanlıkları ile yakın çalışmak zorunda olmalıdır. Bu iki bakanlığın elbette politikaları vardır ancak hedeflerin ifası Cumhurbaşkanımız ile yakın temasla daha sağlıklı olacaktır, bu imkân da doğmuştur.
Yine söz konusu iki bakanlıkla Cumhurbaşkanımız desteğini alması bakanlıkların da yetkilerini kullanmada cesaretlerinin artırılması demektir. Cumhurbaşkanımızın konulardan haberdar edilmesi, bakanlıkların uygulamalarda eski yanlışlarını güncelleştirerek, gıda ve sağlık politikalarında hedefsiz uygulamaların rafa kaldırmasında etkili olacak, böylece, alttan başlayarak ciddi, doğru, hedefli, ülke gerçeklerine uygun üretim ve sağlık politikalarının uygulanmasına öncülük edecektir.
Temennimiz, sağlıklı gıdaya ulaşmada yolun tarımdan geçmesinin bilinmesidir.
Hayırlar ve sağlıklar getirmesi dileğiyle Cumanızı tebrik ederim.