Sağlıksız gıdalar ve bitmeyen endişelerimiz

İbrahim Talha Bayburt

Son yıllarda haber bültenlerinde veya sosyal medyada bir gıda markasının daha sağlıksız üretim yaptığı gerekçesiyle ceza aldığına dair haberlere rastlamayan kaldı mı? Neredeyse her gün farklı bir marka hedefte: Yüksek oranda katkı maddesi kullananlar, hijyen standartlarına uymayanlar, tüketiciye yanlış bilgi verenler...

Bu durum, elbette tedirgin edici. Soframıza koyduğumuz, çocuklarımıza yedirdiğimiz gıdaların güvenilir olup olmadığından şüphe duymak, hayat kalitemizi doğrudan etkiliyor. “Yediğimiz her lokmaya şüpheyle mi yaklaşacağız?” diye düşünüyoruz. Kimi zaman bir araştırma sonucu yıllarca sağlıklı olduğunu sandığımız bir ürünün aslında zararlarıyla yüzleşiyoruz. Sağlıklı beslenme yolunda attığımız adımlar, bu tür haberlerle bir anda boşa çıkmış gibi hissediyoruz.

Denetimler Yeterli mi?

Yetkililer, bu tarz ihlallerin önüne geçmek için sürekli denetimler yapıyor. Fakat cezaların caydırıcılığı ne kadar etkili? Gıda güvenliğini ihlal eden markalar kısa süreliğine cezalandırılsa bile, bu ihlallerin tamamen ortadan kalktığını söylemek zor. Üstelik bu cezaların sıklaşması, bir başka endişeyi doğuruyor: Acaba yakalanmayan, denetimden kaçan daha kaç marka var?

Tüketici olarak üzerimize düşen görev, etiket okumak, güvendiğimiz markalardan alışveriş yapmak ve bilinçli tercihleri benimsemek. Ancak, burada da ciddi bir bilgi karmaşası var. Etiketlerde yer alan katkı maddeleri, E kodları, şeker türleri derken, adeta bir kimya bilgisi sınavına tabi tutuluyoruz. Herkesin bu detayları anlaması ve takip etmesi mümkün değil.

Şeffaflık ve Güven İhtiyacı

Gıda sektöründe şeffaflık artık lüks değil, bir zorunluluk. Üreticilerin, kullandıkları malzemeler konusunda dürüst ve açık olmaları gerekiyor. Tüketicinin, yediği şeyin kaynağını ve içeriğini kolayca öğrenebileceği bir sistem kurulmalı. Ayrıca, yapılan denetimlerin sonuçları daha sık ve anlaşılır bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalı.

Bilinçli tüketiciler, güvensiz markaları bir süre sonra zaten piyasadan eliyor. Fakat bu süreç, halk sağlığını tehdit etmeyecek şekilde hızlandırılmalı. Markalar, kısa vadeli kazançlar uğruna tüketicinin sağlığını riske atmaktan vazgeçmeli.

Endişe Yerine Güven

Her haberle biraz daha endişelenmek yerine, sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimin bir hak olduğunu hatırlamalıyız. Yetkililerin, bu ihlalleri en aza indirecek yasal düzenlemeleri daha sıkı uygulaması gerekiyor. Ancak en önemlisi, gıda sektöründe güven duygusunu yeniden inşa etmek.

Çünkü soframızda güven olmadığında, ne kadar lezzetli olursa olsun o lokmanın tadı kaçıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.