Son iki hafta alınan farklı mağlubiyetler sonrasında hafta arası alınan farklı Cizrespor galibiyeti asık olan suratlarda ufak da olsa bir tebessüm oluşturmuştu. Bunun akabinde takıma olan desteğini her fırsatta dile getirecek aktivasyonlar yapan Nalçacılılar Derneği de cuma günkü antrenmanda futbolculara “Yüreğinizle Oynayın” mesajı vererek bir nevi bu olumlu oyunun zeminini hazırlamış oldu. Ancak tabelada yazan sonuç hüsran olunca yapılan bunca emek de yerini bulamamış oldu. Aykut Kocaman yavaş yavaş kendi sistemine dahil bazı yaptırımları uygulamaya başladı bu haftayla birlikte. Özellikle bu sezon oynanan karşılaşmaların birçoğunda takımı 10 kişi oynatan Hleb ile birlikte verim alınamayan ya da diğer nedenlerle zaten kadroda şans bulamayan oyuncuları kızağa çekti. Bunu tüm takıma verilen ilk mesaj olarak görüyorum. Ve benim de çok sevdiğim o 4-3-3 sisteminin takım savunması kuvvetli olan versiyonuna geçti Beşiktaş mücadelesinde. Orta alanda kaybedilen toplarda sürekli tehlike yaşayan Konyaspor, Hleb’in savunmaya yardım etmemesi ve Uğur’un isteksizliği nedeniyle birçok maçı haybeden kaybetmişti. Ancak dün görüldü ki; orta alanda basan, rakibe nefes aldırmayan ve dönen her topu kalabalık olmanın da getirdiği avantajla kazanan Konyaspor, bu sayede karşılaşmanın büyük bir bölümünü rakip sahada oynama şansı elde etti. Ancak belli noktalarda yeteneksiz oyuncumuzun çok olması bu mücadelenin karşılığında bir şey elde edemememizin tek nedeniydi. 40 metreden atılan topta bile kademe hatası yapabilen Mehmet Uslu kardeşimiz ile geldiği günden bu yana bekleneni veremeyen Belec, 3 puanı rakibe altın tepside sundu. Hal böyle olunca da yine akla takviyeler geldi tabii ki. Her hafta söylüyorum yine söyleyeceğim; bu takıma başta sağ bek ve sol bek olmak üzere en az 4 futbolcu takviyesi gerekiyor. Bunun içinde kolları sıvamanın vakti geldi artık.
Futbolda “ön libero” diye tabir edilen ve takımların orta sahalarında ağırlıklı olarak kesici özellikleriyle rakip ataklarını etkisiz hale getiren oyuncular vardır. Halk arasında bu oyunculara “görev adamı” da denilir. Bu oyuncular kadro sıkıntısı çekildiği dönemlerde bazen bek olarak da kullanılabilirler. Dün Halis Özkahya da aynen bu durumdaydı. Maçın sonuna baktığımızda da görevini layıkıyla yerine getiren ilk karakter olması yazımın başlığını attırdı bana. TFF’nin zor günlerde kullandığı, ihtiyacın ve ortamın durumuna göre de kamuoyunun önüne atmaktan çekinmediği bir isim Halis Özkahya. O günün şartlarına göre kime nerde bir destek atılması gerekiyorsa bu görevi gerçekten hakkıyla icra eden bir arkadaş. Dün de belli yerlerden almış olduğu talimatları harfiyen yerine getirdi. Hem böylece Beşiktaş’ın Fenerbahçe maçındaki mızıldamalarının da diyeti ödendi. Ayrıca görevini yapmakla kalmayıp takım arkadaşlarına da yardım eden Halis Özkahya, Atiba’yı oyundan atarak haftaya oynanacak Beşiktaş-G.Saray maçında da şartları eşitledi. Yani üniversite tabiriyle üstten ders aldı da diyebiliriz. Bu hafta oynanacak mücadelede de G.Saray, Beşiktaş’ı yener, Fenerbahçe de Başakşehir’e puan kaybeder böylece yayıncı kuruluş da kızışan puan durumu neticesinde ellerini ovuşturmaya devam eder. Ben yediğimiz gollerdeki faullerden bahsediyorum ancak o nedenle o golleri yedik de diyemem. Sahanın öbür ucunda olan bir faulden sonra diğer ucunda gol yiyorsan bunu tamamen “ön libero”lara bağlayamazsın. O adam oraya gelinceye kadar ne yaptın derler adama? Sadece Djalma’nın o çok müsait duruma geçtiği pozisyonda faul çalarak belki de öne geçeceğimiz bir senaryoyu çıtır çıtır yedi. Ben işin bu tarafındayım aslında. Gol atabilecekken gol yedik. Yediğimiz ikinci golde de top elli kere yön değiştirdi o faul pozisyonundan sonra. O noktaya kadar o pozisyonu bitirmemiz gerekiyordu. Ama maçın tamamında bunu yapan futbolcu kardeşlerimiz bu iki pozisyonda bunu yapamayınca kısmetsiz olmamızın da etkisiyle golleri kalemizde gördük. Torje’nin penaltı pozisyonu da 10 kere izleyip hala karar veremediğim bir pozisyon. Sadece “ön libero” ya şunu sormak lazım; “Acaba 65. dakikada o pozisyon olsa ya da maç 1-0 devam ederken bu sahne oluşsa o penaltıyı çalabilir miydi?” İşte bu sorunun cevabını bulduğumuz ya da verebildiğimiz anda her şeyi düzeltmiş olacağız...