Şimdi bizim söyleyecek çok sözümüz olmalı. Ve birileri, bizim söylediklerimizi hazmetmeli. Alınmamalı.
13 Ekim günü, yani Selçuk Üniversitesi Rektörünün açıklandığı Çarşamba akşamından tam 3 ay önce başlamışız bu işi konuşmaya.
Arzu edenler arşivden konuyla ilgili yazılarımıza göz atabilirler.
Evet, bu 3 ay geçti geçmesine de küfredenler, köşelerinden saldıranlar, telefonla arayıp defalarca bu şekilde yazı yazmamamızı isteyenler, ağza alınmayacak yorumlar yazanlar… Hatta kendi içimizde bana kaş karartanlar…
Hepsine bugün söyleyecek çok sözüm var.
Lakin bizim edebimiz ve aldığımız terbiye buna müsaade etmez!
Peki, ne dedik bu süreçte de zıt düştük bu insanlarla? Özetle birkaç kelam edeyim. İlkin şu cümleyi kurmuşuz, “Şehir kamuoyu Mustafa Şahin Hoca’ya inanmış, güvenmiş ve kabullenmişken başka sulara yelken açmak hiç mi hiç akıllıca değil.”
Sonra, gelişmeler ışığında demişiz ki; Başbakan elbette bu işe karışmalıdır fakat kamuoyu önünde birini işaret etmesi doğru değildir. Hele hele kraldan çok kralcılık yapanların, Başbakan’ın takdirinin bir aday üzerinde olduğunu söylemesi hata çarpı hatadır.
Sonra, dedik ki herkes aklını başına alsın, onca hoca ile birebir görüşüyoruz kimse dışarıdan (Ki buna NEÜ dâhil) aday istemiyor. Yanlış yapıyorsunuz!
Yine dedik ki bu iş yarın, öncelikle seçimlerde; sonra, Cumhurbaşkanımız nezdinde istediğiniz gibi gitmezse biricik Başbakanımızı zor durumda bırakırsınız acilen bu işi yalanlayın!
Olmadı tabi, seçimlere 1 hafta kalana kadar hala siyasi körlük devam etti. Son hafta birileriyle ters düşme pahasına İl Başkanı cesaretli davranıp belki de olası bir krizin önüne geçmiş oldu.
Ve son olarak demişiz ki: bunlar fitne ateşini yakarak büyük bir oyuna giriştiler, görün bakın bu iş hepsinin ayaklarına dolanacak. Netice ortada!
Aslında en çok da “akademisyenlerin iradesini” hiçe sayan kalem erbabına söz gerek bu satıhta. “Evet ama” ile başlayan cümlelerinde “Rektör atanmalıdır, siyaset kurumunun dediği olur, bu bir temayülden ibarettir, akademisyenler seçmelidir diyenler cahildir, kendine bile oy veremeyecekler, önce söz verdiler mutabakat yaptılar sonra…” Ve benzeri cümlelerini hatırladığım kalemşorlara bir şeyler söyle diyor içimdeki ses, onları bir orkestra şefi edasında yönlendiren iradeye iki çift kelam eyle! Lakin yukarıdaki cümlem elimi kolumu bağlıyor. Boş ver diyorum, boş ver...
Demek ki akademisyenler isterlerse birlik olup haklarını alabiliyorlarmış, 700 rakamlı bir kapak oluşturabiliyorlarmış ya da! Demek ki Başbakanımızın iyi niyetini suiistimal edip 2 ay önceden Rektör ilan etmek bir işe yaramıyormuş! Demek ki ayak oyunlarıyla Rektör belirlemeye çalışmak ancak hüsrana sebep oluyormuş!
En doğru kararı asrın lideri, Müslüman ümmetinin yegâne temsilcisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vermiştir. Allah ondan razı olsun.
Çok şükür bu süreçte şehir ve Selçuk Üniversitesi adına doğru bildiğimiz, hak olan neyse onun için, hiçbir menfaat gözetmeden karınca kararınca mücadele ettik.
Rabbim utandırmadı. Onlarca akademisyen her yazı sonrası aradı tebrik etti. Yazılarımız çokça yorum aldı ve okundu, paylaşıldı. Beğeni ve takdir topladı. Kulaktan kulağa yazdıklarımız konuşuldu. Bizzat süreci yöneten hocalarımızdan defalarca teşekkür mesajları aldık.
Bir yazar için bundan daha büyük mutluluk olabilir mi Allah aşkına?
İlk gün Şahin Hoca’nın işi zor dedik. Öncelikle hayırlı olsun diyeceğiz. Sonra ise bu 4 yıl ömrümüz varsa tüm çalışmalarını yakından takip edeceğimizi, eğer yine şehir ve üniversite adına yapılacak bir hata olursa herkesten önce karşısında duracağımızı söyleyeceğiz. Çünkü bu şehir de üniversite de bizim.
Allah bu kararı hayırlı ve mübarek eylesin…