“Nefsin isteklerine uyan kişi, saman çöpü gibidir. O, her arzu rüzgârının önüne düşer, savrulur durur. Sebatlı, ihtiyatlı kişi ise dağa benzer. Bir dağ hiç esen rüzgâra değer verir mi?
Her tarafta gulyabaniler, yâni sahte şeyhler var. Onlar seni çağırıp durmadılar ve sana; “Kardeş; yol mu arıyorsun? Yol işte burada, buraya gel!” diye seslenmedeler.
Onlardan her biri; “Ben, bir yol gösterici ve kılavuzum. Gel, bu çok tehlikeli ve ince yolda ben sana arkadaş olayım.” der.
Aslında, seni çağıran o sahte şeyh ne kılavuzdur, ne de Hakk yolunu, hakikat yolunu bilir. Ey Yûsuf! O kurt huylunun yanına çok gitme, az git!
Bu dünya sarayının yağlı, ballı tuzaklarına düşmemek, görünüşe aldanmamak ihtiyattır.”
Onların seni dünya ziyâfetlerine davetlerini, kuşlara çalınan ıslık bil! Avcı pusuda gizlenmiştir de, kuş gibi öter durur.
Kurnaz avcı; “Bu sesi, bu ötüşü bu yapıyor.” diye ölmüş bir kuşu önüne koymuştur.
Kuşlar, onu kendi cinslerinden sanıp etrafına toplanırlar. Avcı ise, onları yakalar ve derilerini yüzer.
Ancak Allah hangi kuşa tedbir ve ihtiyat duygusunu vermişse, o kuş, o yeme, o tuzağa aldanmaz.
İhtiyatsızlık, tedbirsizlik gerçekten de pişmanlık verir.”
***
Çağlar ötesinden günümüze Mesnevî-i Şerifinden irfânî mesajlar veren Hazret-i Mevlâna, yukarıdaki beyitlerinde, sahte şeyhlere dikkat çekiyor.
Burada Fetullah Gülen “sahte şeyh” oluyor.
Yıllarca vatan sathında ıslık çalmış ve kendisine ilk inananları da “ölü kuş” misâli önüne koyarak diğer cinslerini çekmek için 40 sene kullanmış; “kurnaz avcı” rolünü fevkalade güzel oynayan sahte bir şeyh!
İhtiyatsız davranan ve gerekli tedbiri almayanlar sahte şeyh Fetullah Gülen’in kurduğu ağ tuzağına kolayca yakalanmışlar.
Bu sahte şeyh Demirel, Ecevit ve Özal döneminde korunup kollanmış.
Ak Parti zamanında da ortaklık bozulana kadar her istedikleri bir edilmemiş.
Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin verdiği misâl diğer sahte şeyhler için de geçerli.
Konya adliyelerinde böylesine sahte şeyhlerin ağlarına düşerek evini, arabasını kaybetmiş ve maaşını ipotek altına sokmuş nice insanlarımız var. Bu insanlar arasında gariban memurlar, işçiler, esnaflar olduğu gibi hekim ve mühendisler de bulunuyor.
İhtiyat ve tedbir elden kayıp gidince geriye sadece “pişmanlık” kalıyor.
***
Düşünebiliyor musunuz; kırk sene boyunca bu milletin has evlatlarını, “Pavlov’un köpekleri” haline getiren ve boy aynasının karşısında kendisini “Kâinat İmamı” ve “Mehdî-i Azâm” olarak gören sahte şeyh Fetullah Gülen’in ne bu dünyada, ne de öbür dünyada yatacak yeri bile yok.
Hasan Sabbah’ın fedailerinden Emeviler, Abbasiler ve Selçuklular az mı çekti!
Dile kolay tam 250 yıl kan kusturan bu haşhaşileri, Moğollar tarih sahnesinden silmişti.
NURETTİN VEREN NE DİYOR?
Bir dönem Fetullah Gülen'in sağ kolu olan Nurettin Veren'i CNN Türk’te dinledim.
Anlattıkları yenilir yutulur cinsten şeyler değil elbette.
Nurettin Veren diyor ki;
- Darbeden 5 ay önce MİT'ten 2 kişiye 200 üst düzey FETO imamının tek tek adını verdim, herşeyi anlattım, ama hiç bir şey yapmadılar...
- Genelkurmay’a gidip 8 saat anlattım...
- Adil Öksüz darbenin imamıydı. Darbeden önce 3 kere Amerika’ya gitti. Darbe gecesi Akıncılar üssündeydi, yakalandı 21 dakikada serbest bırakıldı...”
MASONİK KRİPTOLARA DİKKAT!
Bu anlatılanlara göre; devlete ve hükümete muktedir iyi organize olmuş güçler, milletin has evlatlarının millî, manevî ve dinî duygularını istismar etmek suretiyle ve herkesi katagulleye getirerek veyahut kullanarak kurulu vurguncu sistem ile soyguncu düzeni sağlama alıyor.
Bunu da miadı 15 Temmuz’da dolan Fetullah Gülen cemaati elini kullanarak yaptırıyor.
Türkiye’de MİT'in elemanını sokmadığı bir cemaat, tarikat, dernek, ocak neredeyse yok gibi. Bunlar vakti gelince "itirafçı" sıfatıyla konuşuyor veya konuşturuluyorlar.
Dış mihraklar tarafından kullanılan ve “müesses nizâm”ı koruma/kollama adına devletin en üst kademelerine kadar çıkabilen “misyon” sahiplerinin adı, rengi ne olursa olsun vatanını ve milletini seven millî ve yerli güçler; bunlarla mücadele etmek için ihtiyat ve tedbiri elden bırakmamaları gerekir.
Yâni bu emperyalist çarpık sistem ve düzenle mücadele etmek için millî ve yerli olmayan kökü dışarıda masonik yapı ve yapılanmalar deşifre edilmeli.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Masonik belirtiler taşıyan FETÖ/PDY yapılanmasıyla inanmış tek kişinin (Cumhurbaşkanı) mücadele etmesi; onun yalnız kaldığı/bırakıldığı anlamını taşımaz mı?
İtirafçıların sözlerine ve ifadelerine bakılınca, ortaya böylesine bir sonuç çıkıyor.