Sanat her ne kadar evrensel bir özellik taşısa da yeryüzündeki her toplumun kendine has bir sanat ve estetik anlayışı vardır. Sanat da insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. İnsanlar yaratılışları gereği yeryüzüne geldikleri ilk günden bu yana ortaya koydukları eylemlerde bir sanat kaygısı taşımışlardır. Zaman içerisinde insanların yaşam tecrübeleri geliştikçe estetik anlayışları da farklılaşmış ve farklı yönlere yönelmiştir. İnsanların yaşam koşulları, bulundukları coğrafya, iklim, eğitim durumları, dini inançları, gelenek ve görenekleri, kültürel yapıları onların estetik düzeylerini de doğrudan etkilemiştir.
Amacı aynı olsa bile farklı disiplinler sanatın tanımı konusunda ayrı ayrı tanımlar ortaya koymuşlardır. Her ne kadar disiplinlerin ortaya koyduğu sanat tanımı arasında ufak tefek farklar olsa da sanatı genel olarak; insanın yaratılışla kendine bahşedilen yeteneğe eğitim, uygulama ve tecrübe yoluyla kazanılan beceriyi de katarak, doğada görülenleri kısmen değiştirerek, yeni boyutlar kazandırarak yaptığı özel bir üretim olarak tanımlayabiliriz. Sanat diğer bir ifadeyle, insanların gördükleri, duydukları, tasavvur ettikleri olayları ve güzellikleri insanlarda estetik bir heyecan uyandıracak şekilde ifade etmesi olarak da tanımlanabilir.
Sanatla birebir ilişkili bir kavram olan estetik ise insanda güzellik duygusu uyandıran ve güzellik duygusuna uygun olan her şeydir. Güzellik ise doğa ve sanat eserlerinde yer alan ve insanlarda estetik haz uyandıran nesneler olarak tanımlanabilir. Sanat, estetik ve güzellik birbirini tamamlayan, birbirinden ayrı düşünülemeyen kavramlardır. Sanat ve estetiğin dünyada kabul gören evrensel bir tanımı olsa da her toplumun sanat ve estetik anlayışı aynı değildir. Çünkü her toplumun kendine özgü bir yaşam felsefesi, dünyaya görüşü, değer yargıları, dini inançları, eğitim düzeyleri, kültürleri, gelenek ve görenekleri, düşünce dünyaları vardır. İşte bu farklılıklar toplumların sanat ve estetik anlayışlarına da doğrudan yansır. Hatta yaşanılan coğrafya, iklim, meslek, yaş, psikolojik ve sosyolojik durum bile toplumların estetik anlayışını, dolayısıyla sanat anlayışını etkiler.
Toplumların sanat anlayışını belirleyen ve onu besleyen en önemli unsurların başında gelenek ve görenekler gelir. Gelenek ve göreneklerin oluşumunda ise dinin etkisi yadsınamaz. Hem gelenek ve görenekler hem de insanların dini inançları bir toplumun genel olarak sanat anlayışına tesir eder. Sanatçılar ortaya koydukları sanat eserlerinde inanç dünyalarını yansıtırlar. Sanatçıların estetik anlayışı şekillenirken mensup oldukları toplumun gelenek ve göreneklerinden bağımsız eser ortaya koymaları düşünülemez. Her ne kadar sanat eserlerinin evrensel bir yönü olsa da her sanatçının inanç ve duygu dünyasının bir yansıması olan kendine özgü bir hayal dünyası vardır. Bu hayal dünyası sanatçı tarafından üretilen eserlerde kendini özgün bir şekilde belli eder.
Sanat ve estetiği besleyen en önemli unsurlardan biri de kültürdür. Kültür en geniş anlamıyla bir insanın hem günlük yaşantısını hem de estetik beğenilerini şekillendirir. Estetik yargılar her ne kadar genel bir özellik taşısa da her toplumun ayrı bir sanat ve estetik görüşü vardır. Bunu ortaya çıkaran da toplumların sosyal ve kültürel yapılarıdır. Kültür en genel anlamıyla bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tamamıdır. Bir toplumun kültürel yapısı onun sahip olduğu değer yargılarına yansıdığı gibi o topluma ait olan sanatçıları da beseleyen bir unsurdur.