Bu teknoloji hızı ile biz gazetecilerin işi o kadar kolaylaştı ki. Meslekte 40 yıllık bir geçmişim var o ilk yıllara dönüp baktığım zaman kendimi taş devrinden mağara döneminden gelmiş gibi hissediyorum (!).
Bir kare fotoğraf çekebilmek için siyah-beyaz ruloları keseceksin, makaraya takacaksın. Bir tane kare boşa gitmesin diye en iyi anı bekleyeceksin ve o anda bir defacık deklanşöre basacaksın. Sonra onu ilaçlı suda yıkayacaksın. Yıkadığın filmi sonra yine karanlık odada karta basacaksın. Bastığın siyah beyaz kartı klişeciye götüreceksin. Az sayıda olursa ve parayı da çok verirsen sabah verdiğini akşam saatlerinde alacaksın ve o kareyi de gazeteye basacaksın. Basacaksın ki ertesi gün o fotoğraf karesi yayınlansın okurlarımız da görsün.
Kendi çocuklarıma bu yaptıklarımı anlatıyorum. “Babam yaşlandı galiba” diyerek beni dinlemek bile istemiyorlar.
Ama başta dedik ya bu teknoloji sayesinde bize güvenen inanan siz değerli okurlarımızın sayesinde şehrin dört bir yanından bize fotoğraf görüntüleri yağıyor.
İşte bugün yine bunlardan bazılarını sizlerle paylaşalım. Dolayısıyla da insanımızı rahatsız eden durumları yöneticilerimize iletmiş olalım.
TOTEMLER İŞ DÜNYASININ İÇİNE OTURMUŞ DURUMDA
Sanayici ve kendi alanında çok başarılı ürünlerini dünyaya satan bir abimiz aşağıdaki fotoğraf karesi ile durumu şöyle özetliyordu;
“Hayırlı günler Uğur Bey;
Büyükşehir bizim kendi arazilerimizdeki totemleri indirtti. Kendince haklı olabilir. Ama şimdi kendisi başta Şehitler Parkı olmak üzere beş altı totem dikti. Bu totemler fotoğrafta görüldüğü gibi yola bile engel oluyor. Bu haksızlık niye yapılıyor? Büyükşehir yetkilileri bunları da kaldırsın ya da küçültsün. Daha önce de duvardaki telleri polisle söktürdüler bir ay sonra ise serbest bıraktılar. Bu milli servet değil mi?” …. diyordu
ARAÇ SÜRÜCÜLERİ KENDİ ŞERİTLERİNİ BİR BİLEBİLSELER
İşte yaşı herhalde 70’lerde belki de 80’lerde dost bir büyüğümüz. Bu kareyi çekmiş
Sonra da altına kısaca şu notu düşmüş
“Bu vatandaş yolun solunu çok seviyor. Saat 6 suları. Ankara Yolu, Karayolları önü.”
………….
Hani hep bu şehrin trafiğinden akışkan olmamasından şikayet ederiz ya. Elbette şehri yönetenlerin şehri yönlendirenlerin yazıp çizip şehre bölgeler oluşturanların eksikleri var ama bizler de ah bir kendi haddimizi ve şeridimizi bilsek de trafiğin normal akmasına fayda sağlamak yerine engel olmasak. Öyle değil mi?
KOZAĞAÇ’TA OLUŞTURULAN DAĞ
Bir hekim dostumuz artık dayanamamış ve kendisi çektiği fotoğraf karelerini bize gönderiyordu
“Abi selamlar.
Bir konu hakkında size bilgi vermek istiyorum.
Kozağaç’ta yapılan Zermeram projesinden çıkan hafriyat yan taraftaki boş araziye yığılıyor. Orada adeta küçük bir dağ oluştu. Manzarayı tamamen rezil ediyor. Hafriyat ve nakliyat masrafı olmasın diye bir proje uydurulup adına da burası uçurtma tepesi olacak deniliyor. İnsanlarla bu kadar dalga geçilmez. Vaktiniz olursa lütfen birde siz bakın lütfen.
Abi şimdiden evimizin bulunduğu yerden pencereden bu yığıntı alanından Loras Dağı manzarası bile kayboldu. Tepenin üzerindeki kamyona dikkatlice bakarsanız bu tepenin büyüklüğü hakkında fikriniz olur.
Teşekkürler iyi akşamlar.”…..
…………
Bu durumu da büyüklerimize havale ediyoruz.
ÖNEMİNİ KAYBETMİŞ BU YÖN TABELASI BİLE
VATANDAŞIN GÖZÜNDEN KAÇMIYOR
Her zaman her yerde söylüyoruz. Dahası iddia ediyoruz.
Bizim okurumuz dikkatlidir. Bizim okuyucumuz şehrini vatanını ülkesini sever. En küçük bir yanlış bile güzel insanımızı rahatsız eder.
Buyurun bir abimiz dün bize bu fotoğrafı gönderiyor ve altına da yazıyordu.
“Yön levhasında katlı otopark yazsa da artık otopark yıkıldığı için bilmeyen insanlar için yanlış bir yönlendirme. Bunu artık gerek kalmadığı için kaldırmak gerekmez mi?”
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Olduğumuza inandığımız insanız.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Marketlerde kasalarda görevli kasiyer arkadaşlar hiç değilse mübarek günlerde müşteri geldiği zaman kafasını kaldırıp müşteri ile ilgilendiği ya da yönlendirdiği zaman daha iyi ADAM oluruz.