Her şeyin gelip geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Gelip geçici olmasına rağmen hep aldatıcı kalıcılıklara kapılmış gerçeğin bir gün kapımızı tık tık çalacağını düşünmekten kaçınıyoruz. Oysa ki, kimler geldi kimler geçti, daha kimler gelecek kimler geçecek!
Uzun, meşakkatli, ihanetlerin, isyanların, kızgınlıkların, kopuşların bol, tantanalı bir adaylık sürecini geride bıraktık. Bundan sonrası gece gündüz çalışmak. Ne diyelim; seçim süreci kazasız belasız devam eder ve hayırlısıyla sonuçlanır.
Hayırlısıyla sonuçlanır temennisinde bulundum; çünkü, seçilecek olanlar değil, seçileceklerin yakınındakiler nedense daha fazla geriliyor ve ortamı geriyorlar. Özellikle köylerdeki muhtarlık seçimleri tam bir kaos! Kazanan kaybeden değilsiniz size ne oluyor Allah(cc) aşkına!
Bizim köyde geçen muhtarlık seçiminin kırgınlıklarının hâlâ devam ettiğini duydum çok üzüldüm. Bu seçimdir, herkes oyunu kullanır, en çok oyu alan kazanır öbürleri de hayırlı olsun der bu iş tamam olur. Kavgaya gerek yok; Allah((cc)’ın nasip etmediği hiçbir iş gerçekleşmez.
İster spor ister siyaset her ne olursa olsun fanatiklik tam bir felaket! Aklı selim düşünen bir insan fanatikliğin mantığını bulamaz, en azından ben bulamıyorum.
Yaklaşık bir ay sonra bir seçim daha bitecek; kimisi üzülecek kimisi sevinecek. Kazanmanın mı kaybetmenin mi hayırlı olduğunu elbette ki Yüce Mevlam bilir. Onun için hani Kırkpınar Güreşlerinde hepimizin bildiği cazgırların “Allah Allah İllallah/ Erler çıktı meydana /…/Bu meydan er meydanıdır/Nice koç Yiğitler bu meydandan geçti,/Acı tatlı suyun içip göçtü….” diye başlayan şiirin “Alta düştüm diye üzülme/Üste çıktım diye sevinme,” nakaratını yarışa giren tüm adaylar kulağına küpe yapmalıdır.
Çünkü bu yarışın sonunda kazanan biri olacağı gibi kaybedenleri de olacak. Her şeye hazırlıklı olmak iyidir. Kazanan makama otururken kendini makamı bırakanın yerine koyup bir gün kendisinin de bırakan olacağını hatırında tutarak vazifesini kibirden, enaniyetten uzak hakka riayet ederek yapmalıdır.
-Makam neye benzer bilir misiniz?
Dışı tatlı ile kaplanmış içi zehirli ilaca benzer. Nefis ve şeytan insanı en çok makamla yörüngesine alır ve Allah(cc)’ın hoşuna gitmeyen bir çok işi yaptırır.
Çok değer verdiğim emekli müftü bir hocamız bir sohbetinde “Şeytan insanın içine para, şehvet ve makamla girer” diyerek bunların tehlikelerine karşı dikkat edilmesi gerektiği üzerinde durmuştu.
Makam, hükmetme duygusunu içinde barındırır. Bu hükmetme duygu son nefese kadar insanla birlikte yaşar. Onun için, idareciliğin gizemine kapılıp nefsin ve şeytanın tuzağına düşmemek için çok dikkat edilmelidir.
İdareci olmanın sorumluluğu çok büyük olup Hak’kın ve halkın hakkını gözetmek durumundadır. Emri altında çalışanlara karşı adaletli davranmayan yönetici zulümle hükmetmiş olur. Konunun daha iyi anlaşılması için Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(sav)’in idarecilerle ilgili birkaç Hadis-i Şeriflerini paylaşmak istiyorum:
“Kıyamette, insanlar arasında en çok azap görecek kimse, zalim idarecidir.”(Taberani)
“On kişiye amirlik eden kıyamette, elleri bağlı olarak getirilir; adilse kurtulur, değilse zulmü yüzünden helak olur.”(Taberani)
“Cehenneme girecek ilk üç sınıf insandan biri zalim amirdir.”(İbni Hibban)
“Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!”(Ebu Avane)
“Siz amir olmaya düşkünsünüz. Halbuki, hakkını gözetenler hariç, amirlik, kıyamette pişmanlıktır.”(Buhari)
“Amirliğin başı da, sonu da pişmanlıktır, kıyamette de azaptır.”(Beyheki)
“Herhangi bir idareci olmadan ölmek, elbette senin için kurtuluştur.”(Ebu Davud)
“Ey Abdurrahman, amirlik isteme! Eğer sen istemeden bir makama getirilirsen, Allahü Teâlâ yardımcın olur. Eğer kendi arzunla amir olursan, Allahü Teâlânın yardımından mahrum kalabilirsin.” (Hakim)
Yukarıdaki Hadis-i Şerifler amir olmanın ne kadar büyük sorumluluk gerektirdiğini ortaya koymaktadır. Aklı selim insan kendisine amirlik teklif edildiğinde makamın ağırlığından tir tir titremesi gerekirken dalavereyle alavereyle başkalarının hakkını gasp ederek makam elde etmenin insana vereceği zararı bir düşünün!
İnsan amir olmak isteğiyle hırsının kurbanı olmamalı; görev verildiği takdirde emri altındakilere değer vermeli, en önemlisi adil olmalıdır. Ülkesine, insanına hizmet etme niyetiyle vazifesini yapmalıdır.
Seçimler yüzünden birbirimizi üzmeyelim, kırmayalım. Yaşı büyük olanlar çok seçim gördü, küçük olanlar çok seçim görecek. Esas olan saygı, sevgi ve birlik içinde güzel ülkemizde huzur içinde yaşayabilmektir.