Ekonomi ve siyaset bu iki kavramın birbiri üzerine etkileri o kadar büyük ki dünyanın neresinde olursanız olun ekonomik gidişatın siyaset üzerinde ki etkilerini görmeniz mümkün. Diğer pencereden baktığınızda ise ne kadar siyasi istikrara ve gelişmiş demokrasiye sahipseniz o kadar ekonomik kalkınmışlığınız ilerliyor. Demokrasinin beşiği olmakla övünen Avrupa da 2008 sonrası yaşanan krizin faturasını Fransa’dan Yunanistan a kadar neredeyse ödemeyen siyasetçi kalmadı.En son İspanya da yapılan yerel seçim sonuçlarına baktığınızda 24 yıldır Başkent Madrid i yöneten başkan koltuğunu bırakmak zorunda kalacak.
Aynı etkileri 2001 krizi sonrasında Türk Siyaseti yaşadı.Yaşanan krizin faturası dönemin iktidarına kesildi.İktidarı paylaşan 3 partinin 2 si bu gün siyaset sahnesinde bile yok. 2002 Kasım seçimlerinde henüz bir yaşında olan Adalet ve Kalkınma Partisi oyların %34 e yakınını alarak tek başına iktidara geldi.Yaşanan ağır krizin toplumdaki etkilerini iyi analiz eden iktidar Türkiye tarihinin belki en büyük çalışmalarına imza attı.5 yıl süreyle ortalama %7 büyüyen Türkiye gelişen ülkelerle arasını hızla kapattı.Refah seviyesinde yaşanan olumlu gelişmeleri gören toplum 2007 seçimlerinde Ak Parti ye %46 nın üzerinde oy vererek onun iktidarında devam etmek istediğini açıkça beyan etti.
2008 sonrası yaşanan küresel kriz şüphesiz Türkiye yi etkilemiştir.Krizin etkileri 2009 yılında büyüme rakamlarına olumsuz yansımış olsa da başarılı yönetilen ekonomi politikaları ve dış ticaret açılımları ile ülkemiz 2010 yılında %9 büyüme göstermiştir.2011 genel seçimlerine Türkiye giderken Avrupa nın en hızlı büyüyen ülkesi konumundaydı.8 yıllık AK parti iktidarında ihracatı 3 kat, kişi başına milli geliri döviz bazında 3 e katlanmış tarihinde ilk defa birey başına 10.000 $ ın üzerine çıkmıştı.2011 Genel seçimlerinde halkımızın oylarının neredeyse yarısını alma başarısının altında yatan belki en önemli sebeplerden biri buydu.
Cari açığın kontrol altına alınması adına biraz frene basmak zorunda kaldık.Çünkü tüketerek büyüme sürdürülebilir bir durum değildi.Bugün itibarı ile bunun ekonomik etkilerini görmek mümkün.Kendimizden kaynaklanmayan küresel sorunlarla da boğuşmak zorundayız.Evet Ekonomimiz yavaşladı ama etrafımızda olup bitenden tamamen bağımsız bir şekilde bunu iç siyaset malzemesi yapmak insafa sığmaz. En büyük 3 ihracat pazarınız neredeyse durma noktasına gelmiş iç tasarruf oranlarınız düşüyor ve para piyasalarında merkez bankaları sayesinde kaos yaşanıyor.Böylesi belirsizliklerle dolu bir dünyada Türk Ekonomisinin performansı üzerinden siyaset yapmayı doğru bulmuyorum.Amerika nın para politikasını değiştirmesinden bu yana Brezilya Ekonomisinin ne hale geldiğini yada Meksika da neler olup bittiğini bilmeden ekonomiyi eleştirmek doğru olmayacaktır.Zaten bunu Türkiye ye yatırım yapmış uluslar arası kuruluşların davranışlarından görmek mümkün.Onlar hala Türkiye de var olan siyasi istikrarın devam edeceğini düşünüyorlar ve bu yönde hareket ediyorlar.Hükümet de problemlerin kaynağını biliyor ve aldığı tedbirlerle Türkiye nin sürdürülebilir büyüme modeline geçmesine çalışıyor.
Şunu unutmamak lazım 50 yıl alt gelir kuşağında kalmış bir ülkeyiz.Dünyanın 100 yıl önce yaptığı altyapı yatırımlarına yeni yeni kavuşan bir ülkeyiz.Demokratik hayatı durmadan aksatılmış demokrasi hafızası neredeyse silinmiş toplumun birçok kesimine travmalar yaşatmış bir ülkeyiz.En son 28 Şubat sürecinde irtica bahanesiyle soyulup soğana çevrilmiş bir ülkeyiz.Bütün bunlara rağmen ayaklarının üzerinde durmayı başaran teknolojiyi takip eden dünyada müşteri arayan sanayicilerimiz var.Bir çok ülkede milyarlarca dolarlık projelere imza atan inşaatçılarımız var.Uluslararası marka olma yolunda hızla ilerleyen işletmelerimiz var. Dünyanın en önemli coğrafyasındayız hem doğulu hem batılıyız.Yaşlanan Avrupa ya karşı genç nüfusumuz gibi bir sermayemiz var.
Seçimlerde bu aziz milletin en doğru kararı vereceğinden hiç şüphe duymadım. Yaşadığı onca olumsuzluğa rağmen bu millet sandıkta basiretini hiç kaybetmedi.Türkiye 2001 Türkiye si değil onun için kimse 2001 krizi gibi bir kriz beklemesin.Seçim sonrası siyasi iradenin en önemli önceliği ekonomi olmalıdır.Artan işsizlik ve daralan ihracatın bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir.Enflasyona dayalı para politikalarına alternatif oluşturulmalıdır.Ülkemizin uzun vadeli yabancı yatırımlara ihtiyacı olduğu görülmeli kısa vadeli para hareketlerinin çözüm olmayacağı anlaşılmalıdır.Dış ticaret açığının kaynağı iyi araştırılmalı bu yönde yatırımlara öncelik verilmelidir.Sayın Ali Babacan ın önemle üzerinde durduğu iç tasarrufları artırmak öncelik olmalıdır.Çünkü üretmeden tüketerek büyümek diye bir model söz konusu olamaz. 2012 -2015 döneminde gösterilen ekonomik performans Türkiye için yeterli değildir.Sürdürülebilir bir ekonomik büyüme modelini uygulamaya başlamak için bu seçimler fırsat olmalıdır.2023 hedeflerini Türkiye nin yakalayabilmesi için ekonominin ne derece önemli olduğu görülmek zorundadır.Unutmayalım ekonomi yada siyaset birinde istikrar yoksa diğerinde de yoktur.