Önümüzde belediye seçimleri var. Bu nedenle şunu öncelikle belirteyim ki “Cumhur İttifakından” yanayım, başkası da düşünülemez. “Bunun ne anlamı var” diye soranlar olacaktır. Davam ve inancım gereğidir, diyebilirim. Bunu söylerken de yanlışlara karşı tavrımı da koyarım. Siyasetçiler çoğunlukla tenkitleri sevmez, istisnalar olsa da daha çok alkışlanmadan hoşlanırlar. İşte bunu yapamam.
Her zihinde farklı anlamları ifade etse de bizde dava adamlığı körü körüne teslimiyet değildir, olmamalıdır da. Dava adamı; inandığı değerleri hayatının her anında öncelikle yaşayan, yaşatılması için çabalayan, verdiği mücadelede önüne çıkan engelleri yıkan ve her engelde mücadele azmini arttıran, toplumda nereden gelirse gelsin sinen değil, aksine yanlışları cesaretle haykıran insandır. Çünkü dava adamı hesap için sadece Allah’a sorumludur.
Bu nedenle de inanırsa, inandığı davanın bir örgütüne (bu parti olur, vakıf-cemaat-dernek olur) de bağlı olur. Benim için de geçerli olan budur. Ancak dava adamı da yanlış yapmaz, küçük hesaplar peşinde değildir. Bunun için ben şöyle adamım, kayıtsız şartsız beni destekleyiniz tavrı doğru değildir en azından kerhen desteklenir. Esas olan örgütün de (parti de olabilir) toplumun derdi ile yüklenmiş, projesi olan örgütünü iyi temsil eden adayı seçime sokmasıdır. Bunu pek geçmişte göremedik, şimdiki seçimde ne olacağını şu an düşünemiyorum.
Adaylar belli oldu ancak çoğunu tanımıyorum. Yakın dostlarımız da pek tanımıyor. Eski adayları da tanımıyorduk belli bir süre sonra tanıdık. Kimi başarılı, kimi başarısız oldu; kimi sevildi, kimi sevilmedi; nasıl olduysa çoğu birkaç defa seçildi, azı ancak bir seçim dayanabildi. Bazı bölgeler hep sorgulandı, sorunlu oldu. Bazı yerler de sevilmediği halde üst üste seçilme şansı buldu. Bunların çoğunun maharetinin yerel yönetici ve Merkezle aralarının iyi ayarlanmasından kaynaklandığı söylenmekte.
Gelelim seçim sürecine.
Israrla Konya bir tarım kentidir, diyenlere bu doğru da gelirinin arazi büyüklüğünden kaynaklandığını, arazisi Konya’nın 1/5 kadar olan İzmir, Antalya ve Mersin illerinin tarım gelirinin birim alana böldüğümüzde Konya ortalamasından daha yüksek olduğunu görmüştük. Bu illerin büyüklükte yer almasının en büyük etken su ve yağmurdur. Tüm bunlar var iken, hala Konya buğdayın başkentidir demenin “lüzumlu bir şey olduğunu söylemek doğru olmadığı gibi, geri kalmışlığı” devam demektir.
Neden yazıyorum bunları diye soranlara cevabım, Türkiye artık kuru tarıma hazırlanmalıdır. Allah korusun en hızlı kuru tarıma geçecek illerin başında Konya gelmektedir.
Konunun bakanı da dâhil olmak üzere bazı bürokratlar akıl, ilim ve teknikle dalga geçiyor, hatta yeni atılımları kösteklemek için elinden geleni de yapıyor. Bunun belediye seçimleriyle alakası nedir mi?
2004’te yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir yasasında belirlenen tarıma destek sağlama yanında, değişik 12/11/2012-6360/7 madde gereği “Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak” hükmü de yer almıştır. Buna göre belediyelerin görevlerinde b biri de su kaynaklarının korunmasıdır.
Konyalının % 70’i tarımla bağlantılı. Bu manada adaylarımızdan hangisi elle tutulur projelerle ve kimlerle köye ve üreticiye gidecek. Kürsülerde “Konya bir tarım şehridir” diye bağıranlara soralım su havzalarının korunması, kuru tarımla yüz yüze kalınmaması için ne yapıldı ve ne yapılacak.
Şehircilikle ilgili projeleriniz nelerdir. Geçen sene binbir masraf ve emekle “1. Konya Uluslararası Yeşil Başkentler Kongresi” yapıldı. Bu kongre sahasında tek ve bu zamana kadar Uluslararası seviyede yapılan en büyüğü idi. Hangi başkan adayı buradan bir cümle alıp seçimlerde kullanacak, bakalım.
Konu çok geniş. Israrımız açık ve net. İnşallah başkan adaylarımız öncesinde propagandalarına, seçildiklerinde icraatları arasına alırlar.
Sağlık ve başarı dileklerimle.