Bu yazı, isimsiz olan herkese...
Ölmezliği arzulayan herkese...
Aşkı, umut olan herkese...
****
Bilirim, şehadet tek umudun.
Ne mutlu ki o umuda delicesine aşıksın, hak ediyorsun, istiyorsun...
Uğrunda aklını yitirmiş, ruhunu teslim etmişsin.
Aklını öyle bir yitirmişsin ki, azaplardan doğan ayı bile unutmuşsun...
Çiçek bahçelerini kurutmuş, güneşi soğutmuşsun
Neden?
Aklını yitirirken, ruhunu teslim ederken geride kalan her şeyi ezip geçmek zorunda mıydın?
Zorundaydın...
Yoksa dağına, taşına kurban olduğum sana küserdi.
Bunu ben de göze alamazdım.
Alamadım da.
Nasıl diye sorarsın bana, eminim.
****
Her şeyi karşıma alacak kadar sevdim.
Kulaklarımı sağır edecek kadar, gözümü kör edecek kadar.
Sevmenin, en büyük bedelini ödedim.
Vuruldum ruhumdan.
Bazen dedim ki, çekseler tetiği, kalbimin tam orta yerinden vursalar.
Dayanamadım bu acıya.
“Çıkın ulan meydana, vurun kurşunu bağrıma.” Diye bağırdım.
Kimse çıkmadı karşıma, devam ettiler sırtımdan kalleşçe vurmaya...
*****
Nasıl dayandın diye soracaksın bana.
Az da olsa umudum vardı.
Hak etmem asla fakat hayal etmem de bir sakınca yok dedim...
Öyle güzel hayal ettim ki, onlar bile kıskandı.
*****
Senden başka kimsem yok bilirsin.
Varlık da yokluk da gölgesine sığındığımızda...
Bunu asla unutma, unutturma.
Hayallerime sarıl sıkıca.
*****
Beyaz bir elbise başımdan ayağa, böyle uçuş uçuş kolları, eteği.
Saçlarım uzun, kıvırcık belime kadar, simsiyah, tek bir telinde beyaz yok ama.
Bir çiçek bahçesinde, dolaşıyorum usulca.
Hep bizim şu İsmil'deki güzeller güzeli lale bahçesini hayal ederim geceleri usulca.
Küçük bir kız çocuğu , elimi tutmak için nefes nefese koşuyor bana.
Elinden tuttum mu sonsuz ebediyete varacağız onunla...
Ardımızdan kim gelmek isterse gelsin.
Sen de gel.
Onlar da gelsin.
Umuda aşık olan herkes gelsin.
Bu dünyada vuslatı, huzuru unuttum.
Lâyık olamayacağım bir mertebeye tutuldum.
O şerbeti içersem eğer avuçlarını aç da gel.
Ben bu aşka, ölümüne tutuldum.