Şehirlerin sınıfta kalmamaları için dersleri çok iyi olmalı! Derslerine iyi çalışmalılar! Nasıl mı? Mesela Kültür dersinden zayıf alındı mı otomatikman sınıfta kalırsınız!
Kültür, kül olmuş, bir tür filan derseniz, kimse külyutmaz! Bir şehrin kültürü, şehrin kimliği gibidir. Kimliğiniz olmadan, sizi kim bilir? Kim tanır? Kim buyur eder?
Kültür bir şehir için öylesine önemli bir derstir ki, bu dersten ders almayan, ders çıkarmayan şehirler, bakar kör gibi dolaşırlar da, Köristan’da mı dolaşıyorsun derler adama!
Mesela turizm dersinden geçemediniz mi, sizi bütünleme de kurtarmaz! Biz de turizm değerlerinden bol ne var dersiniz de, nerede onlar, hadi say da dinleyelim dediler de sayamadınız mı, ayıklayın pirincin taşını! Bir bakmışsınız, Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmuşsunuz!
Mesela Tarih dersinden de zayıf almayacaksınız!
Şehrinizin tarihini, tarihi dokusunu gelmişini -geçmişini, nerde ne var, tarihleri ne, adları ne adınızı soyadınız bildiğiniz gibi ezbere bileceksiniz. En önemli konuları ıskalamayacaksınız! Tarihe olan yolcuklarınızda tarihi hatalar yapmayacaksınız! Yaptınız mı tarih affetmez!
Mesela Güzel Sanatlardan mı kaldınız? Yandı gülüm keten helva!
Sanatçılarınız kim, sanatkarlarınız kim, el sanatları deyince ne anlıyorsunuz, ressamlarınız, müzik- adamlarınız, şairleriniz, yazar-çizerleriniz kimler iyi bileceksiniz! Elinizde vefa gibi şaşmaz bir kılavuzunuz olacak! Kendi insanlarınızı unutup, elin adamlarının isimlerini bülbül misali şakısanız, söyleseniz, bilseniz kaç yazar? Bilemedim, unuttum, aklıma gelmedi dediniz mi, gülerler adama!
İnsanların sınıfta kaldığı gibi, şehirlerinde sınıfta kalmasının sebepleri belli değil mi? Sınıfta kalan şehirler neden iflah olmaz diye belki de hiç düşünmedik! Şehirlerimizi bazıları bütünlemede geçer. Bazıları tek derse kalıp, kurtardıktan sonra bir üst sınıfa geçme başarısını gösterir, sınıfta kalan ise garip bir şekilde neden kaldığını anlamadan kalır gider!
Şimdi ister istemez soracaksınız! Bizim şehrimiz sınıfı geçti mi? Nasıl geçti? Bütünlemeyle mi? Tek ders sonrası mı? Kurul kararıyla filan mı?
Yoksa sınıfta mı kaldık? Sınıfta kalmadık kalmasına da, işin “da” kısmı var. Ne Akdeniz’e inebildik, ne de Yerli Otomobil Fabrikası şehrimize geldi!
ŞEHİRLERİ KISIR DÖNGÜLER SINIFTA BIRAKTI!
Anadolu’nun bir şehrinde, seçimden zaferle çıkmış iktidar partisine mensup şehrin vekilleri, partililerle bir araya gelmişler, yanlarında birde Bakan getirmişler.
Vekillerden biri söz alıp, demiş ki, arkadaşlar, hemşerilerim, bakın şehrimize sayın Bakanımızla birlikte geldik, ne istiyorsanız söyleyin!
Bakan da demiş ki; kıymetli vatandaşlarımız, yaptığımız araştırma sonucu sizin için acil olan, istihdam imkanı da yaratacak olan bir fabrika kuralım düşüncesindeyiz! Başbakanımız bu müjdeyi benim vermemi istediler!
Bu fabrikayla birlikte….diye devam ediyormuş ki…
Kalabalıktan gür sesli biri, söz verilmesine aldırmadan, Bakanım demiş, biz fabrika filan istemiyoruz, bu şehirden gitmesi gerekenler var. İktidar olduk, bu adamlar hala neden görevde?
En başta Vali gidecek, onunla birlikte, Bayındırlık Müdürü ve Milli Eğitim Müdürü’nü de alın. Bunlar gitsin, biz başka hiçbir şey istemiyoruz!
Anadolu’da birçok şehir, bu kısır döngüler, ufuksuzluklar, ileriyi görememeler yüzünden sınıfta kaldı. Uzun yıllar, vekillerimiz sadece tayin-nakil işleriyle uğraştılar. En çokta öğretmen tayinleriyle!
Bazı şehirler ise; eğdi başını, büktü boynunu, beni görsünler, anlasınlar, halimi sormadan, ben söylemedin bilsinler dedi kendi kendine…
Yatırımlar kaçtı, olacak işler olmadı, yarım olanlar tamamlanmadı, ümitler suya düştü!
Bu konuları söylemesi gerekenler, gelen Başbakanlarla, Bakanlarla yemek yediler. Fotoğraflar çektirdiler. O fotoğrafları evlerine, bürolarına, dükkanlarına, işletmelerine astılar!
Gelenler karşılandı, ağırlandı, uğurlanırken, var mı bizden bir isteğiniz diye sordular, canınızın sağlığı, siz var olun, başımızda olun, bir başka bir şey istemeyiz babında cevaplar verildi. Zannedildi ki, gelenler her şeyi gördüler, dönünce gelin bakalım diyecekler!
Bu şehirlerde bir arpa boyu yol gidilemedi. Gelin bakalım diyen olmadı! Dertlerini söylemedikleri için, uzun yıllar beklediler!
SİYASİ ÇEKİŞMELER ŞEHİRLERE İYİ GELMEDİ!
Şehirlerde siyaset yapanlar, kendilerince kurdukları düzenin bozulmasından yana değildiler. Şehir için kim iyi bir şey istese, topa tuttular, karşı çıktılar!
Şehrin Başkentte ki bürokratlarının şehirle ilgili girişimleri, bu şehirden vekil olmak istiyorlar, bizim yerimizde gözleri var, bu şehre bizden fazla ne yapabilirler ki benzeri karalama kampanyalarına dönüştü. Şehrin içinden çıkan cevval, geniş ufuklu, arkasından yürünebilecek insanları şikayet etmedikleri makam bırakmadılar!
Adaylıklarını engellediler, söz sahibi olmalarına düşüncelerini açıklamalarına imkan ve fırsat tanımadılar!
Çoğu kez de bunu başardılar!
Onlar başardıkça, şehir irtifa kaybetti, kolu kanadı kırıldı, koşamaz oldu, uçamaz oldu!
Şehri değil yerinde saymak, koşturacak, uçuracak isimler sıralamalara dahi giremediler. Girenler ise seçilmesi mümkün olmayan yerlerdeydiler. Ya sondan ikinci, ya sondan üçüncü veya dördüncüydüler!
O isimler, ona rağmen, ilk sıralarda olanlardan çok daha fazla çalıştılar. Şehirler onların kıymetini yine bilmedi.
Kimi buruk ve küs bir şekilde bu dünyadan ayrıldı. Kimi arkasında destek bulamadı siyaseti bıraktı.
SINIFTA KALMAK ŞEHİRLERİN KADERİ DEĞİLDİR!
Kabiliyetli, pratik zekalı, zengin bir ufka sahip olan, şehirlerin çehresini değiştirecek vasıf ve donanıma sahip, liyakat sahibi insanları yalnız bıraktık, destek vermedik, onların yanında durmadık.
Onlarla uğraşanların yanında yer almak gibi yanlışların içinde olmaktan ne geri kaldık, ne bıktık, ne usandık!
Doğru, düzgün insanları dil ucuyla sevdiğini söyleyen, sever görünen, ancak temiz ve dürüst insanlara tahammülü olmayan bir yaklaşım sergileyen şehirler bu yüzden sınıfta kalmaktan kurtulamadılar!
İl teşkilatları, toplumda karşılığı olan, halkın sevdiği isimleri listelere almamak için birçok insanı siyasetten soğuturken, en büyük zararı şehirlerine verdiklerini anladıklarında, geriye dönmek mümkün değildi artık! Millet sevdiklerini unutmazken, onları engelleyenleri nefretle andı!
Bakanımız, çekenimiz yok diye ağıt yakanlara, listenizde, Bakan olacak isim vardı da, seçen, değerlendiren mi olmadı denildiğinde, susma hakkını kullanmak gibi yeni yollar keşfettiler.
Böyle şehirlerin neredeyse tamamı ümitsiz vaka olarak sınıfta kaldılar!
Sınıfta kalan şehirlerde; yatırımlar yarım kaldı, ödenekler yetersiz geldi, yapım aşamaları uzadı, verilen sözler yerine gelmedi. Şu kadar günde tamamlanacak diye duyurulan yatırımların tarihlerinin ve günlerinin yazılı olduğu panolar, sınıfta kalan şehirlerin nasıl sınıfta kaldığının adeta göstergesi olarak aylarca kaldırılamadı!
En ciddi yatırımlar, bize gelir mi diye hayal kurulurken, piyango vurur gibi, başka şehirlere kanatlanıp kuş oldu, uçtu gitti!
Birbirini devamlı şikayet eden, bir araya gelemeyen, bir ve beraber olamayan, kendi evlatlarına sahip çıkmayan, çıkamayan şehirlerde, dimdik ayaktayız deseler de akıbetleri sınıfta kalmak oldu!
Bütün bunların aksine, kendi evlatlarına sahip çıkan, sahip olan şehirler, bu adamlar burada kalacak, burada duracaklar, alınmasına karşıyız diye masaya vurup, binlerce insanı ilgili Bakanlıkların kapısına yığdıkları, insan kıymeti bildikleri için, baş döndüren başarıların sahibi oldular!
Çünkü, sınıfta kalmak hiçbir zaman bir şehrin kaderi olmadı!