1994 yılıydı. Konya çocuğu Ünal Karaman’ın Trabzonspor’un 8 numarasını terlettiği yıllar. Bir vesileyle Konya sokaklarındaki karşılaşmamız onu sevmemize ve İstanbul sermayesine karşı bir Anadolu takımını desteklememizi yol açtı yıllarca.
Hele 95-96 travması daha da kenetlemişti bizi. 20 yıl öncesi, bugün gibi gözlerimin önünde canlanıyor. O gün Avni Aker’de gol atarak Fenerbahçe’yi şampiyon yapan Aykut Kocaman bugün Konyasporumuzu başarıdan başarıya taşıyor.
Uzun zamandır hayalini kurup da gerçekleştiremediğimiz gün bugünmüş.
Kısmete bakın ki bizim ilk spor yazımız da bir Konya – Trabzon maçı sonrasına denk geliyor.
Elbette bu tür durumlarda biz asla bazı Konyalı dostlarımız gibi olamıyoruz. Kim olursa olsun Konya söz konusu ise sonuna kadar Konyasporluyuz. Kendimizi bildik bileli önce Konyapor!
Tabi bu durum yeni değil. Yıllarca tribünlerde verdiğimiz desteği bir yere koyarsak 2000’lerin başındaki Serdarlı Yunuslu kadroda Asil Kartallar grubunda sesimiz kısılana kadar bağırdığımız günler, hey gidi günler…
Başarı birlikteliği de beraberinde getiriyor. Başka türlü bu stadın coşkusunu hangi durum açıklayabilir ki?
Beşiktaş maçı hakikaten harikulade işler yapan Konyaspor taraftarı aynı ahengini Trabzonspor maçında da devam ettirdi. Kendine has tezahüratları tüm tribünlerin bu sinerjiye ayak uydurabilmesi gerçekten takdire şayan. Kuşkusuz bu havanın yakalanmasında milli maçların etkisini yabana atmamak gerekiyor.
Konyasporlu sporcularımızın emeğini alın terine sonuna kadar saygı duymak gerekiyor. Aykut Hoca’nın tüm ekiplerinde hep ön planda olan takım oyunu Konyaspor’da da zirve yapmış durumda.
Adeta ezbere oynayan bir takım var karşımızda. Ne tür bir rotasyon ortaya çıksa da takım birbirini çok iyi tanıyor ve müthiş bir özgüvenle hareket edebiliyor.
Trabzon maçında 29. dakikada Traore'nin attığı ilk gol tam Avrupa işiydi mesela. Halil İbrahim’in topuğuyla Bajic’e, ondan da Traore’ye gelen ara pası, hazırlanışı ve oluşu itibariyle Avrupa liglerine parmak ısırtacak nitelikteydi. Göstere göstere organize bir gol oldu. Futbol bir pozisyon oyunu ise Aykut Kocaman’ın öğrencileri pozisyon almayı gerçekten çok iyi talim etmişler.
Aykut Hoca rotasyon işini hakikaten iyi yapıyor. Ne Beşiktaş maçındaki futbolcuların yerine oynayanlar ne de as kadro olarak bildiklerimiz… Kim kimin yerine oynasa asla sırıtmıyor. Ne Rangelov - Halil İbrahim değişikliği ne de Bajic’in yerine giren Volkan.
Bakın Beşiktaş maçında yedek soyunan 7 futbolcu Trabzon maçında ilk on birde maça başladı. Kocaman’ı Beşiktaş ile yapılan ilk kupa maçında bu yüzden eleştiri yağmuruna tutanların atladığı tek nokta 24 saat takımla birlikte olanın Kocaman olduğunu unutmaları!
Holmen, Ali Çamdalı, Meha ve Vukovic dörtlüsünü bozmadan her türlü değişikliği yapıyor hoca. Neticeler başarısız olduğunu da söylemiyor. Öyleyse?
Konya; seyircisiyle, futbolcusuyla, hocasıyla, stadıyla, yönetimiyle gerçekten müthiş bir hava yakaladı. Bu hava takımımızı Avrupa’ya taşıyacak. Bundan sonrası çok önemli. Kayseri’nin, Bursa’nın, Karabük’ün düştüğü durumları hatırımızdan çıkarmadan; Aykut Hoca ile ne olursa olsun yola devam etmek suretiyle bu hava korunmalı.
Torku Konyaspor istatistikî bakımdan yıllarca anılacak tarihi maçlar çıkarıyor. Her galibiyet hem kasaya hem stadyumun dolmasına katkı sağlıyor. Osmanlı beraberliğinden sonra yakalanan galibiyetler serisinin devamı şehre ve takıma daha güzel kapılar açacak.
Şehrin amirlerinin taraftarla bütünleşerek maçı taraftar grubunun içinde izlemesi ayrıca parantez açılacak ve takdir edilecek bir durum.
Şehir ve takım bütünlüğü adına böyle örnekleri çoğaltmak gerekiyor.
Antep deplasmanından da kazasız dönersek, kendi puan rekorunu egale eden bir takım olacak karşımızda. Haydi kartal kim tutar seni?