Soğuk bir kış günüydü. Camdan dışarıya baktığımızda yağış yoktu fakat o Konya'nın içimizi titreten kuru ayazı cam kenarından adeta içimize işliyordu. Vatan borcu demiştik ki 22 yaşıma adım attığım yani doğum günümde vatani hizmet borcumu yapmak üzere Bilecik Söğüt'e doğru yola koyuldum. Evet, her Türk asker doğarmış. Bizde bu bilinçle ilk botumuzu bağlamanın gururunu yaşayarak şafak saymaya başladık. En zoru da burnunda tüten sevdiklerinin kokusuymuş. Ne demişti Cemal Süreya; "Öperken koklayan insanın özlerken burnunun direği sızlarmış." Biz de sevdiklerimizi koklayarak geride bıraktığımız için burnumuzun direği sızlıyordu fakat vatan borcu da kutsaldı. Gel zaman git zaman derken yemin törenimizi edip yetmişaltı günlük acemi ocağı diye tabir ettiğimiz Bilecik 2.Jandarma Er Eğitim Tugayı'ndan Van'a gönderildik. Van'dan Erciş'e, Erciş'ten de Altındere Jandarma Karakolu'nda tüfek omza yapmaya başladık. Altındere'ye adım attığımda tam 364 gün sayıyordum ki bu bazen gözümde çok büyüyordu. Çünkü doğunun o soğuk yüzü karşısında bazen içim kararsa da vatan sevgisiyle tekrardan hayat buluyordum. Ve bu uğurda şehit verdiğimiz Mehmetçiklerimizin karakol duvarında asılı olan fotoğraflarını gördükçe dişlerimin gıcırtısıyla kendime geliyordum. Acaba ben de şahadet şerbetini içer miydim? Elbette vatanı uğruna şehit düşmek kadar kutsal bir şey yoktu ama köklerini kurutmakta boynumuzun borcuydu. Van'ın soğuğu adamın nefesini keser. Nöbetlerin bile on beş dakikaya düştüğü böyle soğuk günlerde vatanın bölünmez bütünlüğü için keşif ve operasyonların bir parçası olarak günleri teker teker erittim. Türlü sorunların, birçok sıkıntıların üzerinden geçmek kolay olmasa da yılmadan, yıkılmadan, severek, gün geçtikçe daha da hırslanarak vatan borcunun son demlerini içimize çektik. 2008 yılının Mayıs ayında tezkeremizi alıp sevdiklerimize kavuşmanın mutluluğunu yaşayarak her Türk genci gibi görevimizi tamamladık. Biz kavuştuk kavuşmasına da ya sevdiklerine kavuşmayı çok arzu edipte kavuşamayanlar? Özlemden burnunun direği sızlayıp da bir daha sevdiklerini koklayamayacak olanlar? İşte onlar bu uğurda hiç şüphesiz canlarını feda etmiş kahraman Türk askeridir. Şuan onlar için buraya ne yazmaya çalışsam da kalemimim mürekkebi yüreğimdeki duyguları buraya yazmakta kifayetsiz kalır. Bu vatanı, bu milleti geçmişten günümüze kadar hiç rahat bırakmadılar. Türlü Bizans oyunlarıyla mücadele eden bu millet hiçbir zaman canını vermiş fakat vatanını kimseye satmamıştır, satmayacaktır. Tıpkı Şehit P.Kd.Yzb.Tuncay Orhan gibi diyelim. Şehidimizin annesiyle geçtiğimiz günlerde Sille'de tanıştım. Zorlu askerlik sürecimi tamamlayıp işime gücüme döndüğüm günlerde hobi olarak başladığım fotoğraf çekimleri adeta yaşama şeklim oldu. Yaklaşık yedi yılda cennet ülkemizin birçok şehrini, manzarasını, siluetini kadrajıma alma uğruna nerdeyse elli şehir gezdim. Cebimde biriktirdiğim bu arşivi yakın tarihte şehit verdiğimiz P.Asb.Kd.Bçvş.Ömer Halisdemir başta olmak üzere tüm şehitlerimizin aziz ruhlarını rahmetle yadedmek amacıyla kişisel fotoğraf sergisiyle şimdilerde Sille'de Sille Sanat Sarayı'nda icra ediyorum. Şehit P.Kd.Yzb.Tuncay Orhan'ın annesi Sabire Hanımla da şehrin gürültüsünden biraz olsun uzaklaşıp yaşanmış tarihe göz gezdirmek amacıyla geldiği Sille'de sakin bir pazar günü sergimi gezerken tanıştık. Serginin şehitler anısına yapıldığı levhayı görünce "Ben de şehit annesiyim yavrum" sözüyle başlayan tanışıklık bir kaç dakika içerisinde gelişen ayaküstü muhabbetle ikimizde de derin izler bıraktı. Terörle mücadele de bir er olarak sadece askerliğini yapmış bir vatan evladı olarak annemizin gözlerinin içinde adeta kayboldum. Yavrusuna olan özleminin yanısıra şehitlerimizi hatırlatmanın, yâdetmenin gururunu içinde kabararak yaşadı. Bir anneye böylesine bir duygu yaşatmanın paraya, malla, mülkle bir izahı var mıydı diye o an aklımdan geçirdim. Popüler olmakmış, ödülmüş, paraymış, unvanmış gibi dünyalık servetlerin yanında ne anlamı var ki yaşadığım şu güzel sarhoşluğun yanında! Artık bir kapım, bir annem daha oldu. Karşılıklı yaşadığımız bu yoğun duyguları ilerde baktıkça birbirimizi hatırlayalım diye gazetemizin köşesine taşıdım. Belki hasretini, özlemini, üzüntüsünü dindiremem ama azıcık yüzünde tebessüm olabilirim diye başlığımı da Şehitimiz P.Kd.Yzb.Tuncay Orhan diye attım. Onlar kesinlikle ölmedi, kalbimizde yaşıyor ve her daim Allah'ın izniyle de yaşatmaya devam edeceğiz. Ankaralı Sabire Orhan annemiz başta olmak üzere tüm şehit annelerimizin ellerinden öpüyor, sabırlar diliyorum. Başımızda taçsınız, vesselam.
ŞEHİT P. KD.YZB. TUNCAY ORHAN
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.