Şehre bereket geldi, rahmeti de bekliyoruz

Rasim Atalay

Bugünlerde şehrimiz bir hayli kalabalık ve yoğun…

Caddeler, sokaklar, araç ve insan kaynıyor…

Özellikle Mevlana Türbesi ve Müzesi civarındaki hareketlilik, bayram yerini andırıyor…

Sadece bu bölgeyle de sınırlı değil. İnsanlar alışveriş merkezlerini, lokanta ve restoranları tıklım tıkış dolduruyor. Öğün vakitlerinde isim yapmış birçok restoranın önünde yemek yemek için sıra bekleyen insanları görünce hayretle bakmaktan kendimi alamıyorum.

Hz. Mevlana’nın 749. Vuslat Yıldönümü Anma Etkinlikleri kapsamında şehrimize gelen yerli ve yabancı misafirler, bu yıl diğer zamanlardan farklı olarak şehre ekonomik anlamda daha büyük katkı sağlıyor. Tur şirketlerinin otobüsleri şehirde cirit atıyor. Anlaşılan Şeb-i Arus’un bereketi Konya’yı çepeçevre sarmış. 7 Aralık’ta başlayan ve 17 Aralık akşamında nihayete erecek olan etkinliklerin Konya’ya sağladığı katkı için Allah bereketini artırsın diyelim. Alan da memnun, satan da. Esnafın ve özellikle hediyelik eşya satanlar ile lokanta ve restoran işletmecilerinin yüzlerindeki tatlı tebessümü görmemek elde değil. Turizm işletmecileri ve oteller de kazançlı bir dönemi yaşıyorlar. Kazandıkça da misafirlerine daha iyi hizmet edebilmek için el pençe divan duruyorlar.

Her yıl üzerinde tartışılan belli başlı konular vardır Şeb-i Arus törenleriyle ilgili. Bu tartışma maddelerinden bir tanesi de esnafın şehre gelen misafirleri nasıl karşıladığı ve onlara nasıl davrandığıyla ilgilidir. Bu yıl şükür ki en küçük bir tartışmaya mahal verilmedi. Esnafımız fiyat politikalarında da artan tüm maliyetlere rağmen en makul seviyeyi belirleme noktasında hassasiyet göstermiş olacak ki kulağımıza en küçük bir şikayet dahi fısıldanmadı. Bu yılki etkinliklerin mottosu ‘Dostluk Vakti’ydi ya. Esnafımız da dostane bir yaklaşımla Konya’yı temsil ediyor gördüğümüz kadarıyla. Konya’yı yansıtan, Konya’yı yaşatmaya çalışan tüm Mevlana aşıklarına şükranlarımızı sunuyoruz.

Bir yanımız Şeb-i Arus’un bereketiyle bahar bahçeyken, diğer yanımız dört gözle beklediğimiz rahmetin henüz istenen seviyede düşmemesine bağlı olarak yaprak döküyor…

Eylül’de beklediğimiz sonbahar yağmurlarını vermedi rahmetin sahibi… Ekim dedik. Başta hububat olmak üzere ekime dair ne varsa Kasım’a erteledik, rahmet düşer mi umuduyla… Kasım da kurak geçince artık tehlike sinyalleri daha çok gelmeye başladı.

Aralık ayını da ortaladığımız bugünlerde uzun yıllar ortalamasına bakacak olursak, rahmetin yağmurdan da ziyade kar olarak şehrimize ve ülkemize düşmesini beklerdik. Başta çiftçilerimiz olmak üzere toplumun neredeyse tamamı özlemle ve hasretle Allah’ın rahmetini bekliyor.

Bu noktada biraz da dönüp kendimize, toplumumuza, etrafımızda veya uzağımızda olan bitene bakmamız lazım. Gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz onca ahlaksızlık, hayasızlık dururken yüce Allah’tan rahmet dilenmek için yüzümüz var mı, onu da sorgulamak gerekiyor.

Ama öyle biliyor ve inanıyoruz ki insanoğlu ne kadar azgınlık ve sapkınlığa düşse de yaratanın rahmeti her zaman kullarının üzerindedir. Varlıkla da sınar, yoklukla da… Yoklukla sınandığımız bu günlerde sınavımızın daha kolay geçmesi için dua edelim. Allah sonumuzu hayreylesin. Selametle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.