Diyanet İşleri Başkanı Ali ERBAŞ “Aranızda Selamı Yayınız” başlıklı yazısında günümüzdeki selamlaşma biçimleri ile eski dönemdeki selamlaşma biçimlerini karşılaştırmış.
Başkanın, cahiliye döneminde selamlaşmak amacıyla kullanılan “Akşamınız hayat olsun” ve “Aydın olsun” gibi sözlerin “Günaydın ve Tünaydına” benzediği açıklamasına bazı kesimler saldırıya varacak biçimde tepki gösteriyorlar.
Sayın Başkanın böyle bir açıklamayı yapıp yapmadığını bilmiyorum ama bu ifadelerde tepki gösterilecek ne var anlamak mümkün değil!
Yani, bir Diyanet İşleri Başkanı dinimizce selamın önemini anlatırken cahiliye döneminde selam yerine kullanılan ifadeleri “günaydın ve tünaydına” benzetmesi gayet normal olup bana göre açıklamasında hiçbir sakınca yoktur.
Diyanet İşleri Başkanlığını savunmak gibi bir niyetim olmadığı gibi birçok uygulamasını da tasvip etmiyor, eleştiriyorum.
Ancak, ülkemizde öyle bir kesim var ki, din ilişkili her söylenen söz ve davranışı İslam karşıtlığına dönüştürüyor ve basıyorlar yaygarayı!
Bir Müslüman olarak bu durum beni derinden rahatsız ettiği için yazılarımda işlemek durumunda kalıyorum.
Gündem selamla alakalı olduğu için daha önce paylaştığım selamla ilgili bir yazımı istifade edilir düşüncesiyle tekrar paylaşıyorum.
İslam’ın şiarlarından birisi selamdır. Selam vermek ve almak çok çok önemlidir.
Selam vermek sünnet, almak ise farzdır.
Genelde insanlar farklı söz ve davranışlarla da olsa selamlaşırlar. Selam içerikli her söz selamın yerini tutmaz. Selam bir duadır. Selam veren kişi selamı verirken dua niyeti içinde olmalı ki, selamın sevabından nasibini alabilsin.
Müslüman selam vererek sünnet işlemenin sevabını aldığı gibi selam alanın farz işlemesine sebep olduğu için ayrıca farz sevabını da kazanmaktadır.
Peygamber Efendimiz(sav); “Bir yere, bir meclise giren oradakilere selam versin. Oradan kalkıp giderken yine selam versin” (Tirmizi) buyurmaktadır.
Selam ile ilgili İslam âlimlerinin açıklamalarına bir bakalım;
Selam, emniyet, huzur, selamet, sağlık, barış, rahatlık, iyi netice, kurtuluş gibi manalara gelir.
Selam vermek, bir kimseye yapılacak en güzel duadır.
Selam, (Ben Müslümanım, benden sana zarar gelmez, selamettesin) manasına, selamet üzere ol, Müslüman olarak öl manalarına da gelir.
Gayrı Müslimlerin hidayete kavuşmaları niyetiyle, ihtiyaç olduğu zaman onlara selam vermek, hidayete kavuşmaları için dua etmek caizdir. (R.Nasıhin, Redd-ül Muhtar)
Ancak, kâfire saygı göstermek için selam verilmez. Zalime, kâfire hürmet etmek, saygı ile selam vermek, üstadım demek, küfür olur. (Berika)
“Yahudi ve Hristiyanlara selam vermeyiniz!” (Müslim)
“Selamünaleyküm” diye selam vermek caiz ise de “Esselamü aleyküm” ; “Aleyküm selam” yerine “Ve aleykümselam” demek daha iyidir.
Peygamber Efendmiz(sav); “Karşılaştığınız zaman birbirinize eğilmeyin, kucaklaşmayın” buyurdular. (Berika)
Eshab-ı Kiram, yolculuktan döndükleri zaman kucaklaşırlardı. Şu halde, uzun yoldan gelmiş veya uzun zamandır görülmeyen bir arkadaşla kucaklaşmak caiz olur. Onun dışında musafaha yapmak yani tokalaşmak daha doğru olur.
Musafaha ederken salavat getirmeli ve elleri sallamalıdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
“Kim mümin kardeşini ziyaret edip musafaha ederek üç kere elini sallarsa, ellerini ayırmadan her ikisinin ağaçtan yaprak döküldüğü gibi günahları dökülür.”
“Müslüman, din kardeşi ile musafaha eder ve birbirine kin duymazlar ise elleri henüz ayrılmadan, günahları affolur. Kin duymadan Müslüman kardeşine sevgi ile bakanın da günahları affolur.” (İ.Neccar)
Selamı yaymalıyız. Tanıyalım veya tanımayalım mümkün olduğu ölçüde selam verelim verilen selamı alalım. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki tanımadıklarımıza selam vermekten imtina ediyoruz.
Çok kalabalık olmayan sokak ve caddelerde önüme gelene selam veriyorum.
Selam verdiğim kişilerin tanımadıkları birinin selamını duyunca canı gönülden selam aldıklarına şahit oluyorum.
Peygamber Efendimiz (sav); “Yalnız tanıdıklara selam vermek, kıyamet alametidir.” (Taberanî) buyurmaktadır.
Selam ile ilgili Hadis-i Şerif ve İslam Âlimlerinin açıklamalarını okuyunca her şeye selam vermek içimden geçiyor.
Müslümanlar olarak nasıl selamı birbirimizden esirgiyoruz, akıl işi değil! Emeksiz, hiçbir gayret sarf etmeden dua ve sevap kazanıyoruz.
Yine selamla ilgili Efendimiz (sav);
“Allahü Teâlâya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de, mümin olamazsınız. Size, bir amel bildireyim de onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayın!” (Müslim, Tirmizi)
“Müslümanın, Müslüman üzerindeki altı hakkından biri selam vermektir.” (Müslim)
“Darlıkta infak eden, rastladığı Müslümana selam veren, kendi aleyhinde de olsa adaletli davranan, iman hasletlerini toplamış olur.” (Ebu Nuaym)
“Yirmi Müslümana selam veren bir mümin Cenneti hak eder. (Deylemi))
“Tatlı dilli olmak, selamlaşmak ve yemek yedirmek, Cennete götürür.” (Hakim)
Yabancı kız ve genç kadınlara, kumarbaza ve her oyunu oynayana, içki içenlere, gıybet edenlere, şarkı söyleyenlere, fasıklara, kadınlara ve kızlara bakanlara selam verilmez.
Selamla ilgili diyecek çok şey var, yeter bu kadar. “ESSELAMÜ ALEYKÜM”