Efendim, şimdi ele alacağım konu sadece bendenizin değil komşularımın ortak görüşüdür.
Yakın arkadaşlarımla birlikte 15 yıldır Hacıkaymak Mahallesinde bölgenin önemli sitelerinden birinde ikamet ediyoruz. Buranın önemi sitenin görüntüsü, lükslüğü, yeri, yani maddi değeri değil; aksine komşularımızın birbiriyle olan dostluğu, yardımseverliği, güveni, paylaşımı, sohbetleri ve özellikle de hanımların uyumuyla özdeşleşmesinden kaynaklanıyor. Bunlardan bize ne diyenler olabilir ama huzur ve sağlık için komşuluk ve kul hakkının korunması gereği beliriyor da onun için ele alıyorum.
Bizler bu siteye taşındığımızda etrafımızda neredeyse tamamı kerpiç, 1-2 katlı, küçük-yeşil bahçeli evler vardı. Genelde aynı yöreye ait kırsal kesimden 50-60 sene evvel gelen insanımız burada kendilerine göre kurdukları köyvari bir ortamda ikamet ediyorlardı. O zamanlar kuzu, tavuk ve horoz seslerini duyardık, bundan da tüm komşular olarak hiç şikâyetimiz olmamıştı.
Mahallemizin iyiliği ve komşuluğumuzun yüksek uyumuna rağmen tüm komşular bu günlerde ciddi sıkıntılar içindeyiz. Site etrafında biri hariç (Mukaddemi sok.) sağdan soldan dar sokaklar ve özellikle de Şair Seyfi Sokağının kahrını çekiyoruz. Mahallemizde son 10 yılda başlayan ve hızla devam eden değişimle birlikte 15-16 katlı binalar buraları işgal etti. 10 yıldır sabah erkenden inşaatların gürültüsü ile uyanıyor akşama kadar çekiç sesi dinliyoruz. Bunu kabullendik ancak “neyi kabullenemedik”?
Mahallemizde Şair Seyfi Sokak ve çevresinde 2 aydır düzenlemeler yapılıyor. Sokağımıza Rauf Denktaş Caddesi girişinden itibaren Şefik Can Caddesine kadar yaklaşık 1 km yol, 2 aydır nasıl bitirilemedi, bitirilmesi daha kadar sürer onu da bilmiyoruz. Onu da geçelim ama şunları geçemeyiz.
Burada oturanlar 2 aydır toz ile boğuşuyor. Çalışmaları birebir takip ediyorum. İnşaat alanında zeminler kazılıyor, kumlar dökülüyor, düzeltiliyor, kaldırım taşları döşeniyor (eski Sille yolu kavşağı ve orta kaldırım nasıl taş yığını halinde yapılır, anlamadım), ardından tekrar kırılıyor, bitmiş ana ve ara yollarda yeniden kazılıyor, açılan kanallara borular döşeniyor falan, filan ve öylece bırakılıyor.
Sevgili Başkanım buranın hiç kontrolü yok mu? İnsanla konuşmaya tenezzül etmeyip, arkasını dönüp gitmeyi bilen teknik işlerden sorumlu yardımcınız gelsin de şu hali bir görsün, lütfen. Size iş öğretecek değilim ama normali işe başlamadan önce “kurumsal koordinasyon” ile mutabakata sağlanmasıdır. Böylece bunca emek ve para israf edilmez, “komşuluk ve kul hakkına riayet edilir”, değil mi?
2 aydır yenen tozun, yenen komşulukların bedeli nedir ki diye soranlara; gelin bu iş bitene kadar buraya taşının da şu mübarek günlerde insana “nasıl toz yutturulur” bir görün derim. Hatta başkanlar buyursun misafirimiz olsun, beraber iftar-sahur, daha da ötesi “saçta ya da evde tozlanma” yapalım.
Yok demostrasyon yapılacaksa (ziraatçıların, yani bizim yaptığımız gibi) kendinize boş bir alan seçin, orada yol yapın, asfalt dökün, taş döşeyin, yeniden açın, kapatın o sizin meseleniz. Burası uygulama değil, yaşam alanıdır. Burada en önemli konu koca binalar arasında yeşil alanların yokluğudur. Bu nedenle yeni düzenlemelerde mahalleye yakışır, düzgün parklar yapılmasıdır, sevgili Başkanım.
İnsanın Melih Gökçek’i buraya davet edesi; 30 günde alt geçit nasıl yapılır, tüm altyapısı ile birlikte yollar nasıl asfaltlanır, kurumsal işbirliği nasıl gerçekleştirilir, halk ile nasıl uzlaşılır gösteresi geliyor.
Bu yazımız için çalışmalar ha bugün ha yarın biter diye bekliyorduk ancak giderek sorunlar büyümeye, yanlış üstüne yanlışlar yapılmaya başladı, çaremiz kalmadı da onun için ele aldık, güzel başkanım.