Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Yrd. Doç Dr. Mustafa Güçlü ile Yiyatro Sanatçısı Ahmet Yenilmez, geçenlerde bir kahvaltıda, yuvarlak bir masa etrafında muhabbet ettiler.
"Kahvaltı bahane, sohbet şahane" derler ya, ben de Bişnevci olarak aralarına oturarak bu güzel sohbete tanık olarak katıldım.
Konuşmak bu güzel insanlara, yazmak da bana düştü.
Film yönetmeni ve sanatçı Ahmet Yenilmez'in ne kadar da çok projesi varmış, dinlerken ağzım açık kaldı. Bişnevci olmanın faydasını gördüm ve Ahmet Bey'in bir başka yönünü de böylece keşfetmiş oldum.
Bu arada Ahmet Bey'den Sayın Cumhurbaşkanımızın, Beştepe'deki özel odasında, kollarını sıvayarak Mehmet Âkif ve Necip Fâzıl başta olmak üzere edebî şahsiyetlerin hayatlarını konu edinen muhabbeti son derece önemsediğini ve sevdiğini de öğrenmiş bulundum.
***
Sohbete, bir müjdeyle başlamak isterim. Ünlü sinema ve dizi yönetmeni Osman Sınav, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin sinema bölümünü tam anlamıyla ayağa kaldırmak için rektör Mustafa Şahin hocamızın başdanışmanı olarak Konya'mızı, önümüzdeki sene şereflendirecek. Ahmet Yenilmez, S.Ü. Dilek Sabancı Devlet Konservatuvarı’nda “Geleneksel Türk Tiyatrosu”nu oluşturma gibi bir düşüncelerinin olduğunu belirterek edindiği tecrübelerini öğrencilerle paylaşacak. Bu arada, Barsisa adlı oyunun yönetmeni Tolga Özenç Bey'le birlikte yazmaya başladıkları yeni bir tiyatro senaryosunu da hayata geçirme fırsatı bulacak.
Ahmet Bey, kulağıma fısıldadı; "çok güzel bir oyun olacak" diye.
Ahmet abi, İzmir'in "Gavur İzmir(!)" olmadığını, bunun, Müslümanları tuzağa düşürmek için planlı bir söylem olduğuna dikkat çekerek Bizans'ı titreten 'İlk Türk Amiralı Çaka Bey'den ve tarihte sahil boyunca beylikler kuran Türkmen beylerinden örnekler vererek dile getirdi.
Ahmet Bey'in yeni projeleri arasında Çaka Bey'in hayatını tiyatroya uyarlama da var. Bilindiği üzere Çaka Bey, 11. yüzyıl sonlarında denizlerde fırtına gibi eserek İstanbul'u fethetmek gibi boynundan büyük hedeflere doğru yelken açınca; Bizans İmparatoru Komnenos’un kışkırtmaları sonucunda damadı Selçuklu Sultanı I.Kılıçarslan tarafından öldürülmüştü. Kılıçarslan, Çaka Bey’i öldürtmekle hayatının en büyük hatasını yapacak ve Selçuklu Devleti, büyük bir yara alacaktı. Bizans’ın Anadolu’daki hakimiyeti 200 sene daha uzayacaktı.
Ahmet abi, yine kulağıma fısıldadı: "Çaka Bey kendi adına para bile bastırmıştı" diye.
***
Gelelim sohbetin can alıcı noktasına.
Ahmet Bey konuya, Sahibi Ata Câmisi’nin restorasyonu sırasında önemli bir parçasının onarımı için 1,5 milyon gibi bir rakamın telaffuz edildiğini hatırlatarak “Selçuklu, Osmanlı’ya buna benzer o kadar çok şaheser sanat eseri ve ilim bıraktı” dedi.
Selçuklular döneminde ilim ve sanatta zirve noktanın yaşandığını hatırlatılması üzerine Dr. Mustafa Bey, Dünya’ya adaletle nizam veren gücün adının da Osmanlı olduğuna dikkat çekerek “Osmanlı’yı sakın es geçme ve küçümseme” diye Ahmet Bey’i uyardı.
“Selçuklu mu daha büyüktü yoksa Osmanlı mı?” suali üzerinde giderek büyüyen bu tatlı sohbet ve tartışmanın şahidi olarak ben, Konya’daki Selçuklu ve Osmanlı mabetleri ile yapılarını araştırıp yakından incelerken kültür ve san’at adına ikisi arasındaki farkın; Selçuklu’nun sâdeyi, Osmanlı’nın ise muhteşemliği tercih ettiğini müşahede ettim.
Çini sanatı deyip geçmeyin. Çiniyi dünya’ya tanıtan ve Osmanlı’ya armağan eden Selçuklu’dur. Sahibi Ata Camii’nin mihrabında kullanılan Selçuklu çinisi ise o kadar güzel ve bir o kadar muhteşemdir ki, burada anlatmak için kelimeler dahi kifayetsiz kalır. Kullanılan renk (firuze ve mor) ile çini mabedin içindeki kirli havayı alıyor, yerine temiz hava veriyor. Ahmet Bey’den bu bilgiyi öğrenince, Selçuklu’nun çini sanatında Osmanlı’dan bir adım değil fersah fersah önde olduğu böylece kendiliğinden ortaya çıkıyor.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Selçuklu olmasaydı Osmanlı olmazdı. Osmanlı olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti olmazdı. Hepsi birbirine girift ve bağlı.
Selçuklu’nun sâdeliği ile Osmanlı’nın muhteşemliğini birleştirdiğinizde ise; ortaya muazzam bir medeniyet çıkıyor.