TARİHE YOLCULUK (320)
Alanya’dan ayrılacağımız gün Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, belediyeden gönderilen SMS mesajında; “Selçuklunun başkentine, Osmanlının liman şehrine, Akdeniz’in incisine, Yörükler diyarı Alanyamıza Hoşgeldiniz” diyordu.
Zamanım kısıtlı olmasaydı Alanya Kalesi’nin tamamını gezer ve görme imkânı bulurdum. Alanya Arkeoloji Müzesi’ni de bu sebeple ne yazık ki gezemedim.
Alâiyye Kalesi’nde İçkale ile Ehmedek arasında 1231 yılında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yaptırılan Süleymaniye Câmiî’nde şükür namazı kıldıktan sonra ilk dikkatimi çeken kapıları olmuştu. Her iki kapının üstünde sedir ağacından yapılma kufî yazıyla Fâtiha Sûreleri yazılı idi. Caminin İmam – Hatip’i bu tarihi camide beş vakit ezanın okunduğunu ve beş vakit namazların da kılındığını söyledi.
Caminin girişinde sol tarafta asılı olan levhada Türkçe, İngilizce ve Almanca şunlar yazılı idi:
“SULTAN ALAADDİN VEYA SÜLEYMANİYE CAMİİ
Kurucusu Alanya fatihi Sultan Alaaddin Keykubat’tır. Muhtemelen (Miladi 1231 yılında) yapılmıştır.
Daha sonra yıldırım ve şimşek çakması nedeniyle yıkılmıştır. Yıkılan cami Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırılmıştır. Cami yapılırken eski malzemelerden faydalanılmıştır.
Yapılış tarihi kesin olmamakla beraber (1530 – 1566) yıllarında yapılmıştır.”
Halk arasında “Alaaddin Camiî”, “Kale Camiî” ve “Hisar Camiî” adlarının verildiği yapının; sekizgen kasnak üzerine, kiremitli bir kubbesi vardır. Kubbenin askılık görevi üstlenen kısmına akustiği sağlamak için 15 küçük küp yerleştirilmiştir. İbadet sırasında bu özellik ortaya çıkmaktadır. Son cemaat yeri, dört ayak üzerine kiremitli üç kubbe ile örtülüdür. Kapı ve pencere kapakları Osmanlı döneminin ahşap oyma işçiliğinin güzel bir örneğidir. Kubbe ve kemer şekli, taş ve tahta işçiliği ile 16. yüzyıla tarihlenmektedir. Üstü yarım küre kubbeli kare bir mekân ile çapraz kemerlerle üçe bölünmüş ve üç küçük kubbe ile örtülü son cemaat yeri, caminin esas yerini oluşturur. Kubbeler tuğladan, duvarlar ise kısmen tuğla ve kısmen de kare taşlarla örülmüştür. Haremin kuzey batı köşesine bir minare ilave edilmiş, kuzey doğu köşesinin karşısında da tonozlu bir sarnıç inşa edilmiştir. Sarnıcın yanında üstü kapalı ve çiçeklerle süslü bir abdestlik ile caminin son cemaat mahallinin karşısında küçük ve büyük abdesti giderici mekânlar yer alıyor.
“SELÇUKLUNUN BAŞKENTİNE HOŞGELDİNİZ”
Alanya’dan Pazar günü öğleden sonra ayrılırken bir gün evvel telefonuma belediyeden gönderilen SMS/MMS mesajında Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, “Selçuklunun başkentine, Osmanlının liman şehrine, Akdeniz’in incisine, Yörükler diyarı Alanyamıza Hoşgeldiniz.” diyordu.
Alanya’ya ayak bastığımız gün değil de ayrılacağımız gün bu mesajın atılması, doğrusu biraz geç oldu. Alanya’ya girer girmez birkaç saat sonra “Hoş geldiniz”, Alanya’dan ayrılırken de “Güle güle” sözleriyle uğurlanmış olsaydık daha güzel olurdu diye düşündüm. Çünkü İstanbul’a ayak basar basmaz hem Büyükşehir Belediyesinden hem de Fatih ve Eyüp belediye başkanlarından “Dünyanın Başkenti Tarih diyârı İstanbul’a hoş geldiniz” mesajları ile İstanbul tarihini özetleyen e-kitap cep telefonlarımızda yerini alıyordu.
Alanya’yı anlatmaya yarın da kaldığım yerden ve tarihine doğru yolculuğa devam edeceğiz.
YARIN: Alanya tarihi ve gördüklerim…