Önceki akşam hoş bir tevafuk yaşadım.
Üç gündür süren ve yaklaşık 90 bilim adamının katıldığı Uluslararası Sarayönü Sempozyumu’nun kapanış yemeğine tevafuk eseri şahit oldum.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü organizasyonuyla yapılan sempozyuma yaklaşık 15 üniversiteden bildiri sunan akademisyenler arasında 13 de yabancı akademisyen bulunuyordu.
Bu yabancı akademisyenlerden altısı maalesef Konya’ya gelememiş, ancak bildirileri okunmuştu.
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hasan Bahar hocanın aktardığı bazı gözlemler ise sempozyumun verimliliğini göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.
Gerek Sarayönü Kaymakamı, gerekse belediye başkanı üç gün boyunca Sarayönü ile ilggili her alanda sunulan tebliğleri pür dikkat dinlemişler.
Yani sadece protokolde yer almakla düzenlenen sempozyumlardan istifade edilemeyeceğini bilfiil göstermeleri bakımından hem kaymakam beyi hem de belediye başkanını tebrik etmeli.
Bu arada Hayrettin Demirpolat Bey de sempozyuma yaptığı mali katkıyla sık sık anıldı.
Bu da bu tür bilimsel etkinliklere Konyalı iş adamlarının vereceği desteğin bilimsel bilgi üretimini artırıcı niteliğini göstermeye yetiyor.
ÜNİVERSİTELERDE SIKINTI BÜYÜK
Bolu Mangal Park’ta düzenlenen kapanış yemeği esnasında hem Selçuk Üniversitesi’nden hem de Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden akademisyenlerle de son durumlar konusunda sohbet etme imkanı buldum.
Edindiğim izlenim, her iki üniversitemizde, ama daha çok Selçuk Üniversitemizde önemli bir sıkıntı olduğunu gösteriyor.
Geçtiğimiz haftalarda AK Parti Konya il teşkilatının Konya’nın büyük projeleriyle ilgili düzenlediği toplantıya bir devlet üniversitesi olan Selçuk Üniversitesi’nin çağrılmamasını yadırgamış sözgelimi akademisyenler.
Üniversite yönetimi ile AK Parti il teşkilatı arasında neler olup bittiğiyle ilgilenmeyen akademisyenler bunlar ve dedikleri gayet açık: “Selçuk Üniversitesi, Konya’nın il göz ağrıs, en büyük üniversitesi. Konya’da yaklaşık yüzde seksen oy alan bir partinin üstelik Konya’nın sorunlarının ele alındığı bir toplantıda Selçuk Üniversitesi’nin tüzel kişiliğinin temsiline imkan tanımaması çok ama çok yanlış. Bu her şeyden önce sayıları bin beş yüzü geçen Selçuk Üniversitesi’nin akademik kadrosunu küçümsemek, ötekileştirmek anlamına gelir. Akademisyenleri ilgilendirmeyen problemler konuşuldu deniyorsa, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Muzaffer Şeker hocamızın İl Başkanı Ahmet Sorgun’un yanında fotoğraflarda görülmesi garip değil mi?”
Doğrusunu isterseniz akademisyenlerin, üstelik birçoğunu şahsen tanıyorum, AK Partili olduklarını biliyorum, AK Parti il yönetimine verdikleri tepki yerinde bir tepki.
Bir nevi “pireye kızıp yorgan yakma” pozisyonunda olmakla eleştiriliyor mevcut AK Parti il yönetimi.
Oysa benzeri bir durum Konya Barosu seçimlerinde yaşanmıştı ve AK Parti il yönetimi bu konuda herhangi bir “sorun” olmadığını söylemekle yetinmişti.
Diğer yanda kurumsal olarak devlete ait bir üniversitenin devleti yöneten aklın dışına itilme çabası Konya’daki sorunların nerelerden kök budak salarak geliştiğini göstermesi bakımından da ilginç.
MUZAFFER HOCA YENİDEN ADAY
Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde yapılacak rektörlük seçimlerinin tarihi belli oldu: 20 Kasım. Seçimlerde kurucu rektörlük görevini büyük bir başarıyla yerine getiren Prof. Dr. Muzaffer Şeker yeniden aday. Karşısına henüz resmi olarak çıkmış bir aday yok.
Selçuk Üniversitesi’nin ardından hızlı bir gelişme gösteren Konya NEÜ’nün de hak ettiği noktaya en kısa zamanda geleceğini ümit ediyoruz.
Bu yolda Prof. Dr. Muzaffer Şeker’in sergilediği performansın gözardı edilmemesi önemli.
Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Mehmet Okka hocamzıın da ev oturmalarında adaylık için nabız yokladığını biliyoruz
2 Kasım’da yapılacak seçimler şimdiden gerek üniversiteye gerekse Konya’ya hayırlı olsun!