Mesleğimiz gereği hiç umulmadık kesimlerden hiç umulmadık insanlarla farklı dostluklar kurarız. Ve zaman içerisinde görürüz ki herkesin dünyası farklıdır. Diğer tarafta dünya yansa bu insan için önemli değildir.
İki gün önce bir bürokratımızın uyarısı ve gönderdiği fotoğraflarla otobüs duraklarından ki bir reklamı paylaşmıştık.
Aracımdan indim gazeteye gideceğim genç bir dostumuz yakama yapıştı;
“Uğur abi sana ne ya bizim dizimizin reklamından”…
Allah, Allah ben kimin dizisine ne yapmıştım ki?
“Anlamadım. Ne dizisi, ne reklamı?” deyince… Genç ve yakışıklı okurumuz heyecanla devam etti; “Uğur abi haftada bir gün izlediğimiz bizim dizinin reklamını beğenmemişin ya. Onu yazmışın. Sen onu yazacağına babamlar polis karakolunun bahçesinde ölümden döndüler. Babam torununun üzerine kapaklanarak kurtulmuş. Anam kendini duvarın dibine atmış. Sen onu yaz”…
Hay Allah’ım bu memlekette neler oluyordu neler.
Bizim bizim üstün körü sıradan diye geçtiğimiz bir konu gerçekten de empati yaparak düşündüğümüz zaman bir ailenin ölüm kalım meselesi. Bizim bu da neymiş dediğimiz bakıp geçtiğimiz resimler birilerinin tek eğlence kaynağı oluyordu.
Neyse bu genç okurumuzun bu tepkisini öğrenmek için gazeteye çıkıp hafta sonunda Köprübaşı Karakolunda ne olmuş?”diye internete girdim.
Olay bizim de kendi gazetemizde sıradan bir asayiş haberi diye gördüğümüz bir olaydı.
“Aralarında husumet bulunan iki ailenin fertleri, birbirlerini şikayete gittikleri Köprübaşı karakolunun bahçesinde karşılaşınca kavga etmeye başlarlar. Kavgada 13 yaşındaki Y.C.K., yanında taşıdığı tabancayla ateş ederek, karşı taraftan 14 yaşındaki E.C.Z. ile 29 yaşındaki Gürcü Yeniçeri'yi yaralar”…
……………..
Tabii bizim bu sıradan diye gördüğümüz olay ulusal basına bile sıçramıştı. Diyoruz ki işte bu iş biz gazeteciler için kurşunlama bir iki kişinin yaralanması idi. Ama o kurşunlar sıkılırken karakolun bahçesindeki ailelerin ölümden dönmesi o ailelerin hâlâ olayın şokunu yaşamalarına sebep oluyordu. Ve okurumuz bunu bizim niye yazmadığımızın hesabını soruyordu (!).
Bizim okurlarımız her zaman her yerde genelde haklıdırlar.
SEMT PAZARLARI DENETLENİYOR MU?
Ve şimdi de bu şehir, bu ülke sevdası ile yanıp tutuşan, hassas, duyarlı ve de başarılı bir bürokrat kardeşimin bana gönderdiği gerçekten de önemli bir konuyu sizlerle paylaşıp yetkililere iletmek istiyorum.
“Saygıdeğer Uğur abiciğim öncelikle size hayırlı günler diliyorum.
Sayın abim haftanın belirli günlerinde kurulan semt pazarlarıyla ilgili bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta sonu Karatay Sedirler Pazarından eşim alışveriş yaptı. Pazardan aldığı domateslerin birçoğunda çürükler vardı. Bu domatesleri satan pazarcı esnafına çok kızdım. Aldığın para zehir zıkkım olsun dedim. Birde kazandığın bu parayı çoluğuna çocuğuna yediriyorsun. Onların hiç günahı olmadığı halde, belki de senin bu haksız kazancından dolayı Cenab-ı Allah musibet veriyor. En çokta bu tür insanların ailelerine üzülüyorum.
Kendi kendime sordum bu pazarları kim denetliyor diye. İnternetten “Başbakanlık Mevzuat Bilgi Sistemi”ne giriş yaptım. 12.07.2012 tarih ve 28351 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Pazar Yerleri Hakkında Yönetmeliği” inceledim. Yönetmeliğin “Malların satışı” başlıklı 19. Maddesinde; “…Mallar, gıda güvenilirliğine, kalite ve standardına, teknik ve hijyenik şartlara uygun olarak satışa sunulur. Hileli olarak karışık veya standartlara aykırı mal satılmaz. Aynı kap veya ambalaj içine değişik kalitede ve/veya üzerinde yazılı olan miktardan az mal konulmaz. Çevreyi rahatsız edecek şekilde satış yapılmaz, alıcı veya tüketiciye karşı sözlü veya fiilî kötü muamelede bulunulmaz…” denilmekte.
“Fiyat etiketleri” başlıklı 20. Maddesinde ise; “…Satışa sunulan her bir mal çeşidi için, 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre düzenlenen ve mala ilişkin bilgilerin yer aldığı fiyat etiketi kullanılır. Etiketlerde, tüketicileri yanıltacak ifadelere yer verilemez. Etiketler, mürekkepli veya tükenmez kalem ile doldurulur ve etiketlerde kazıntı ve karalama yapılamaz. Etiketlerde, satış birimi olarak kilogram, adet, bağ, paket veya kutu ibareleri kullanılır. Satış birimi kullanılırken küsurata yer verilmez. Fiyat etiketleri, belediye veya belediyece uygun görülmesi halinde ilgili meslek kuruluşu tarafından bastırılır ve dağıtılır…” denilmektedir.
Tüm bu açıklamalardan sonra peki bunları kim denetleyecek sorusu akla geliyor. Yine Yönetmeliğin “İdarelerin Görev, Yetki ve Sorumlulukları Belediyenin görev ve yetkileri” başlıklı 22. maddesinde; “…Belediyeler; Pazar yerlerini işletmek veya yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları iştiraklerince işletilmesini sağlamak, malların hijyenik şartlarda satışa sunulmasını sağlayıcı uygun çalışma ortamını oluşturmak, alt yapı ile çevre düzenlemelerini yapmak, pazar yerlerinde faaliyet gösterenler ile tüketicilerin can ve mal güvenliğini koruyucu tedbirleri almak. Bu Yönetmelik çerçevesinde gerekli denetimleri yapmak, mevzuata aykırı eylemleri tespit edilenler hakkında cezai işlem uygulamak. Tüketicilerin bilinçlendirilmesine ve korunmasına yönelik tedbirleri almak…” vs. hükümleri yer almaktadır.
Yönetmeliğin devamında yönetmelik hükümlerine uygun hareket etmeyen pazarcı esnafı hakkında ciddi yaptırımlar ile ilgili maddeler var.
İdari para cezaları, faaliyetten men, tahsisin iptali ve kira sözleşmesinin feshi gibi.
Uğur abi tüketicinin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Hiç kimse, üstelik parasıyla Konya halkına çürük mal satamaz, böyle bir lüksü olamaz. Kusura bakmasınlar ama belediyeler gerekli denetimleri yapacak.
Bunun vebali var. Yasa ortada. Bu insanlar size oy verdiler. Sizi seçtiler başa getirdiler. Bunu hak etmiyorlar. Abi kusura bakma ama benim geldiğim memlekette malı pazardan seçerek alıyorduk. Konya’da böyle bir uygulama yok. Biraz tuhafıma gitti. Zaman zaman görüyorum hayvana yem olarak verilecek sebze, meyveyi vatandaşa satmaya çalışıyorlar. Yazıktır günahtır. Belediye görevlileri bunları tespit edecek, gereğini yapacak. Gerekirse pazarda mal satışına izin vermeyecek. İnsan sağlığını hiçe sayanları pazara sokmayacak, Kanunda açık hüküm var. Kim olursa olsun insanların sağlığını hiçe sayanları acımayacaksınız. İnanıyorum ve biliyorum ki birçok vatandaş bundan rahatsız. Son söz. Sayın Belediye Başkanlarım eğer vatandaşınızı gerçekten seviyorsanız lütfen gereğini yapın. Selam ve saygılarımla.”
…………..
Bu kardeşimize yüzde yüz katılıyorum.
Tüm pazarcı esnafını elbette bunun içine koyamayız. Ama şahsen ben ailemle birlikte 10-15 yıldır semt pazarlarına adım atmayız. Onların atmasına da asla izin vermem. Oysa babamdan pazar günleri Muhacir Pazarına gitmek bizim görerek büyüdüğümüz bir olaydı. Ancak 10-15 yıl önce Muhacir Pazarında üç dört torba dolusu kilolarca nar almıştım. Eve gelip iştahla nar yemek istediğim zaman o üç dört torba nardan yemin ediyorum Allah şahit bir tek narı yiyemeyince o gün yemin ettim. Bir daha pazar mı? Dışarı da param ile kazık da yerim ama böyle kazık yemeyeceğim bir daha pazara girip böyle kandırılmam ve kaldırılmayacağım dedim. O gün içinde o gence aldığı paranın zehir zıkkım olması için beddua ettim. Yani hiç olmaz ise yarısı sağlam olsaydı.
Bu işlerin nasıl bir vebaldir? Nasıl bir hak hukuk ve kul hakkıdır her halde bilen bilir. Bilmeyeni de Cenab-ı Allah’ım ıslah etsin inşallah diyoruz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Oduna esas dökmüşler kendini gül sanmış.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Üniversite hastanelerinin ya da özel sağlık kuruluşlarının hasta taşıyan araçlarının sürücüleri kavşaklarda yolun sağına durup sonra en sola dönmedikleri zamsan daha iyi ADAM oluruz.