Eskiden “Edille-i Şer’iyye” yani “Şer’i Deliller” nelerdir, diye bir soru sorulduğunda hiç tereddüt edilmeden insanımızın çoğu “Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas” cevabını bir çırpıda verir; bu şer’i delillerin delil kabul edilip edilmeyeceği tartışma konusu bile yapılmazdı.
Bugün ise bazıları “KIYAS” VE “İCMA”yı delil olarak kabul etmedikleri gibi “SÜNNETİ” de delil olmaktan çıkardılar. İnanın, sıradan konuşmalarda bile “Ayet mi, Hadis mi” sorularıyla sık sık karşılaşmaktayız. Yani, “Hadis” ise kabul etmeyecekler. Müslüman aklı almıyor; ancak, bunlar gerçek!
Bunun bir çek sebebi olmakla birlikte ben iki husus üzerinde özellikle durmak istiyorum. Doğrusunu söylemem gerekirse İslami konuların gelişi güzel, ilmi seviyesi yeterli olmayan kişilerce tartışılmasını da doğru bulmuyorum.
Ancak, her şuurlu Müslümanın üzerine düşenin fazlasını yerine getirmesin zorunluluk halini aldığı bir süreci yaşıyoruz. Ben de aynı inanç içerisinde Ehli Sünnet kaynakları referans alarak ilmi derinliğine inmeden kendi üslubumca bu mücadelenin içinde karınca kararınca yer almaya çalışıyorum. Konumuza gelince;
1-Şer’i Delillerin dörtten Kitap’a indirilmesi masumane gibi görünse de tam tersi kitabımız Kur’an-ı Kerim’inde hilâfına olup direkt imana vurulan bir darbedir. Bu sıradan spontane gelişmiş bir durum değil; İslam düşmanlarının yüzyıllar önce planlayıp uygulamaya koydukları bir planın sonucudur.
Bu planın birinci aşamasında İslam Âlimlerinin, Allah(cc) Dostlarının itibarsızlaştırılmasına çalışılmıştır. En büyük saldırı da; İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Buhari, İmam-ı Rabbani Hazretleri gibi zirve şahsiyetlere yapılmıştır. Maalesef belli oranda başarılı olmuşlardır.
“Hadis-i Şerif ve Sünneti” devre dışı bırakma faaliyetleri tahminimizin çok üzerinde etkili olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bazı televizyonlar buldukları hoca kılıklı proje adamlarla faaliyetlerine devam etmektedirler.
2-Müslümanların bu duruma düşmelerinin en önemli sebeplerinden birisi de toplumun İslami alt yapısının doğru ile yanlışı ayırt edecek düzeyde olmamasıdır. Gelinen bu vahim durum bazılarının da işine gelmektedir.
Namaz kılmayan adama; “Kur’an’da kıldığımız gibi bir namazın olmadığını; salât, zikir olduğunu; öncelikli bir ibadet olmadığını, her ibadet gibi bir ibadet olduğunu” söylersen işine gelir, aslında nefsin hoşuna gider.
Şer’i Delil: kısaca, hüküm çıkarmada başvurulan esaslar olarak tarif edilmektedir. Bunlar:
1-Kitap (Kur’an-ı Kerim): Hiç şüphesiz ana delil kaynağımız Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerimdir.
2-Sünnet: Peygamber Efendimiz(sav)’in söylediği, yaptığı, yapılması karşısında sükut ettiği yani tasdiklediği söz ve işlerdir.
3-İcmâ: Bir asırdaki bütün müctehidlerin ortak görüşüdür. İcmâ metodu Müslümanların hayatında daha önce karşılaşılmayan sorunların çözümünde çok önemlidir.
4-Kıyas: Her müctehidin Kur’an ve Sünnetin ilmi metotlarla yorumlanmasıdır. Hiçbir Müslümanın ben sadece “Kitabı” kabul ederim diğerlerini kabul etmem deme hakkı yoktur.
Hiç şüphesiz Kur’an- Kerim Hz. Allah(cc)’ın apaçık vahyidir. Bir harfini bile inkâr etmek insanı dinden çıkarır. Kitabımızda her olaya her olacağa bir işaret vardır. Ancak, her insan Kur’an-ı Kerim’i anlayamaz; hele hele meâl okuyarak hüküm hiç veremez.
Kur’an’ı Kerim’i en iyi bilen Peygamber Efendimiz(sav)’dir. Kitabımızda inanç, ibadet ve hukuk konuları genel hatları itibariyle belirtilmiştir. Ayrıntıyı ancak Efendimiz(sav)’in açıklaması ile öğrenmekteyiz.
Kur’an-ı Kerim’de detayı belirtilmeksizin namaz kılmak ve oruç tutmak emredilmiş; bunların nasıl yapılacağı ise Hz. Peygamber(sav) sözlü ve fiilî olarak açıklamıştır. Efendimizin açıklaması olmadan “Namaz” ibadetini yerine getiremeyiz. Sadece namaz ve oruç değil; alım-satım, helal-haram v.s. daha birçok İslami yaşamla ilgili hususları Peygamber Efendimiz(sav)’in açıklaması olmadan hayatımıza tatbik edemeyiz.
Uzatmamak adına “Sünneti” delil olarak kabul etmemek insanı İslam’dan çıkarır. Yüce Allah(cc)’ımızın; “Allah’a ve Rasûl’e itâat edin” (Al-i İmrân, 3/32); “Peygamber size neyi vermişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan kaçının” (Haşr, 59/7) “ Ayet-i Kerimelerde buyurması bu duruma delil olarak yetmez mi?
Herkes aklını başına alsın; Şer’i Delillere dokunan yanar.