Edep Yâ Hû
Öyle güzel sözler dardır ki,
Kimi evine levha yapmış, kimi yüzüğüne kazıtmış, kimi de kolye olarak koynunda taşımaktadır. Bu sözler sadece buralarda mı kalmalı. Ya da hattat ne kadar güzel yazmış diye söylenmeli mi? yoksa sadece kafa gözümüzle okumak yerine kalp gözümüzle idrak mi etmeliyiz.
Ne güzel söylemiş söyleyenler; “edep yâ Hû” diyerek.
Sözlükler ne güzel anlatır edep kelimesini.
Terbiye, güzel ahlâk, iyi davranış; incelik, kibarlık, naziklik
Utanma, çekinme, hicap, hayâ…
Kelimeler nasıl da aşina değil mi? Keşke bu kelimelerin anlattığı haller de o kadar aşina olsaydı, keşke sözlüklerde yazıldığı kadar yüreklerimizde de yazılı kalsaydı!
Edep; kişinin yaptığı davranış ve sözler karşısında utanılacak durumlardan kendisini koruyan vicdan duygusu olarak ortaya çıkar. Edep; kişinin iç ve dış görünüşünü terbiye etmesi aşamasında kendini bilmesi, haddi aşmaması ve başkasının haklarına tecavüz etmemesidir.
Yani görünüşte edepli olmanın aslı, insanın yaptığı davranış ve hareketlerinde riya ve erini göstermemesi, kişi haklarına saygı göstererek hakkaniyetli davranarak farklı düşünce ve davranışlarda bulunmayıp münafıklık alameti göstermemesidir.
Bâtıni, yani iç âlemin de, kalbinde oluşacak kin, nefret, öfke ve şehvet gibi iradi zayıflıkları yok etmek, oluşanları da temizlemesidir.
Edep; düşmanlık ve yanlış davranışların sonucunda kişiye getireceği zararları bilerek aşırılığa gitmeyen ve bir o kadar da ezikliğe düşürmeyen tavır halinde insanın kendisini kontrol altında tutmasıdır.
Aslında edebi bilmenin en kolay yolu, insanın nefsini ve onun emrettiği ve sevk etmeye çalıştığı saçmalıkları bilmesidir. İşte o nefsin istediği saçmalıklardan kaçınmak kişinin edebi tanıması anlamına gelir. Çünkü nefs hep ister, her ne olursa olsun, doğru veya yanlış, hak veya batıl. İşte bu ikilemlerden hangisinin doğru veya yanlışlığını kavrayıp hakka hukuka ve adaletli davranışı bulmayı edep dairesinde anlamaktadır insan. Ve nefsine bu daire içerisinde gem vurduğu sürece edebin önemi ortaya çıkmaktadır.
İnsanoğlunun barışı ve hoşgörünün yok olmasındaki en büyük etken edebi kaybetmesiyle başlamıştır. Edebi kaybeden saygıyı ve inancı kaybetmiş, insan olma özelliğini yitirmiştir. Güzel olan ne varsa hepsi ortadan kalkmış, gülistan sadece dikenleriyle kalmıştır.
İşte edep, insanda ki güzelliği ortaya çıkartmaktadır. Ortaya çıkardığı güzellikle de, saygıyı ve hürmetin yansımasını sağlayarak güzelin, güzelliğin anlaşılmasına yol açmaktadır. Hz Pir’in dediği gibi “Güzeli güzel eden edeptir edep güzeli sevmeye sebeptir.”
Yine Hz Pir edebin; kişinin insan olabilme özelliğini ortaya koyup, hayvanlardan ayrılan en büyük özelliklerden biri olduğunu “İnsanla hayvan arasında ki fark edeptir” buyurarak bu iki yaratılmışın ayrıldığı nokta olarak görmektedir. Yine bir beytin de insanla hayvanı ayıran özelliğe temas ederken “Eğer âdemoğlunun edebi yoksa âdem değildir. İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir. Göz gezdir ve Allah’ın kelamına “Kur’an’a” ayet ayet tamamına bak, Kur’anın anlamı edeptir.” “Eğer şeytanı ayaklarınızın altında görmek istiyorsanız gözünüzü açın ve biliniz ki şeytanın katili edeptir” eğer insanım diyenin edebi yoksa insan olmadığını söylerken, hayvandan farkının olmadığını hayvanla eşit olduğunu anlatıyor. Allah kelamı Kur’anın edebi işaret ettiğini ve anlamının edebi tarif ettiğini söylerken, şeytanın esir edilmesi, insanın şeytanlaşmasını önleyip, şeytanı öldürüp ayaklar altına alınmasının da edeple mümkün olduğunu anlatmaktadır.
Edeb; Kur’anı Kerim’de belirtildiği gibi, yaradılışında kendisine emredilen “emrolunduğun gibi dostdoğru ol” emrinin hatırlatılmasıdır.
Edebi küçümsemek, emrolunduğun hali hiçe sayarak haramı küçümsemeye götürür. Haramı küçümsemek saygıyı terke götürür. Saygıyı terk etmek ise şükrü terk etmeyi ortaya çıkartır. Terk edilen şükürle de, imandan ayrılmaya sebep olacağı korkusu meydana gelir. Kulun kulluğunu ortaya koyması, onun imanı kâmil olması, yalnızca edeple doğru olur. Edepsizlik; emrolunduğun gibi olmamak ve ilâhi bilginin yetersizliğinden kaynaklanır. İşte bu durumda edebi küçümseyenin, haramları küçümseye yönlendirdiği, küçümsenen haramların da insanda saygı kavramını ortadan kaldırdığı görülmektedir. Terk edilen, göz ardı edilen saygı da, şükürsüzlüğü ortaya çıkardığı için, Abdülkadir Geylani Hazretlerinin belirttiği gibi, Cenabı- Hakk’ın lütuf ve ihsanından mahrum kalacağının işareti olmaktadır.
Gezdim Halep ile Şam’ı, Eyledim ilmi talep,
Meğer ilim bir hiç imiş, İllâ edep illâ edep.
Yunus EMRE